Wreckreation, direksiyonu elime verdiği kadar, yolun kendisini de bana teslim eden bir oyuncak kutusu gibi başladı. Sürmek ile tasarlamak arasındaki çizgiyi bilerek silikleştiriyor ve bunu, tek tuşla dünyayı dondurup rampalar, döngüler, engeller yerleştirdiğim o Live Mix akışıyla hissettiriyor. Bir anda yarış çizgisi gökyüzüne tırmanıyor, stadyum büyüklüğünde yarım borular ufka uzuyor, trafik yoğunluğunu ve gün saatini bile kararımla değiştiriyorum; araçları ve özelleştirmeleri de aynı menüden çağırınca, dünya benim miks masama dönüşüyor.

Kemerleri sıktıktan sonra Wreckreation oyununun ruhu hemen ele veriliyor. Giderken yoldan kıvılcımlar sıçrıyor, rakibi yandan kilitleyip bariyere bastırınca kamera ağır çekime kayıyor, gövde sacı kıvrılıyor ve enkaza aftertouch ile son bir çelme takmak mümkün oluyor. Hız hissi özellikle düz hatlarda ve geniş virajlarda çarpıcı biçimde yüksek; bir–iki dakika hiç frene dokunmadan ada çevresinde dolanırken kalp atışı yükseliyor ve arcade hız sarhoşluğu burnunuza kadar geliyor.

Sürüş modeli tarafında öğrenmesi kolay ama ustalaşması zor bir denge hedeflenmiş. Araç sınıfları arasında kaba karakter farkları belirgin, temel hakimiyet çabuk oturuyor; buna karşılık drift akışında tutarsız bir his, çarpışmalarda zaman zaman jank hissine kayan anlar ve temas fiziğinin iniş çıkışları var. Bir yandan “kontroller anında cevap veriyor, taksi gibi kıvrılıyor” dediğim yarışlar yaşıyorum, öte yandan aynı araç başka bir etkinlikte sanki kayan sabun oluyor; bu çift tonlu tablo, eğlenceyi öldürmüyor ama cilayı aratıyor. Biraz daha denge ve tahmin edilebilirlik arıyorsunuz.

Wreckreation içerisindeki açık dünya ise büyük ve ilk bakışta cezbedici; sis perdesini yarıp, yolları açtıkça uzun düzlüklerin ve geniş dönüşlerin temposu iyi geliyor ama ikonlaşan ilgi noktaları az olunca manzara bir süre sonra birbirine benzemeye başlıyor. Yalnız keşiflerde bir şekil ruh aradığım anlar oldu; serbest dolaşma modunda ada canlı hissetmiyor ve bunu çok kişilik bir oturumun dolduracağı hissi ağır basıyor. Bu da bence büyük bir eksi efendim.

Etkinlik yapısı tanıdık ama severek tüketilen bir karışım var ortada. Klasik yarışlar, kronometre avı ve hedef sayıdaki rakibi biçtiğiniz road rage tadında modlar akışı taşıyor; riskli sürüşle boost doldurmak ve büyük kazalarda ağır çekime geçmek o eski “takla attır, çizik at, çizgiyi de geç” duygusunu güncelliyor. Yapay zekâ ihlalleri ve yeniden başlatmalarda atlanan kısa bilgilendirme ekranı keşke biraz daha cilalı olsaydı ama çarpışma–boost döngüsünün verdiği haz çoğu etkinlikte baskın geliyor. Az da olsa Burnout serisini hatırlatıyor her şey bana.

Wreckreation içerisindeki ilerleme, Burnout usulü ehliyet rütbeleri ve keşifle açılan olanaklar etrafında kurgulanmış; “bruiser, race, hyper, off-road” koleksiyonları arasında görev gereği araç değiştiriyor, otoparkları buldukça hızlı seyahat ve anında sınıf değişimi kazanıyor, benzinliklerde boost yenileyip hasarı siliyorsunuz. Harita üstünde “nereden neye sıçrayayım?” sorusuna pratik cevap veren bu otopark/istasyon ağı, açık dünyayı menüleşmeden dolaşmanın yağlayıcısı oluyor.

Yaratım cephesinde GameDJ/Live Mix, Wreckreation oyununun karakter kartı: yarış ortasında dünyayı durdurup parça parça pist örüyor, fırlatma rampalarını vadiden vadiye zincirliyor, hareketli engellerle kaos kurup test turlarını anında atıyorsunuz. Parça kilitlerinin önemli kısmı oyunda ilerledikçe açılıyor; arkadaşlarınızı çağırıp kendi gökyüzü otobanınızı birlikte törpülemek, oyunun “sadece yarış değil” iddiasını anlamlı kılıyor ve gerçekten etli-kemikli hissettiriyor.

Burada küçük bir parantez açmamız lazım Wreckreation için: Parça ve mod kilitlerinin dünyayı gezerek açılması güzel bir hedef duygusu verse de grupta “yapıcı” rolünü üstlenecek hevesli biri yoksa yaratıcı potansiyelin bir kısmı masada kalabiliyor. Yaratıcılığı seven bir arkadaş ekibiyle oyun iki kat parlıyor; tek başına parça avına çıkmaksa yer yer görev hissine dönebiliyor.

Teknik pürüzler eğlenceyi bazen tırmalıyor: kimi tümseklerde çarpışma fiziği öngörülemez sapmalar yapıyor, takedown anında rakip araçların roket gibi fırladığı veya trafik araçlarının asfaltın içine gömüldüğü kayıt dışı fizik anları var; kamera da dönem dönem ya fazla sallanıyor ya da görüşe yük bindiriyor. Bunlar nadir değil; oyunun tatlı kaosu ile istemeden komik olan tarafını ayıran ince çizgiyi zaman zaman zorluyorlar. Kamera ve okunabilirlik ise hız hissiyle satır arası bir pazarlık yapıyor.

Omuz kamerası hızda büyüyüp küçülürken perspektif bozulabiliyor, tampon kamerada sersemletici bir oynama var; gece yarışlarında yaklaşan trafiği seçmek koltuğa gömüldüğünüz mesafede zorlaşabiliyor. Masa başında monitörle bu etki azalıyor ama kanepede televizyondan oynayanlar için net bir eksi not düşmek gerekiyor. Performans ve stabilite ise bende çoğu zaman kabul edilebilir seyretti fakat platforma ve kurulumunuza göre değişen bir tabloya hazır olun. Baktığım bazı incelemelerde kare hızı ve takılma şikâyetleri, hatta nadir donmalar raporlanmış.

Öte yandan, güçlü PC konfigürasyonlarında üst düzey akıcılık görmek de mümkün. Sorunsuz 60 FPS hedefi konsolda her zaman tutarlı değil; PC tarafı iyi donanımda parlak sonuç verebiliyor. Dünya tasarımının boşluk hissi çoğu kez çok oyunculuya çağrı gibi duruyor; tek başına uzun sürüşlerde ada biraz ruhsuz kalabiliyor ama o boşluğu sesli sohbet ve ortak kurgu doldurduğunda, Live Mix’in anında pist yarat büyüsü bir eğlence katalizörüne dönüşüyor. Benim deneyimimde de tek kişilik serbest dolaş, çok oyunculu bir oturumla yan yana gelince gerçek amacını buldu.

Wreckreation içerisindeki etkinliklerin akışında küçük rahatsızlıklar var: bazı bilgilendirme ekranlarının atlanamaması tekrarlarda ritmi kırıyor, nadiren giriş komutlarının şaşması ya da kameranın aracı kaçırması sinirleri geriyor. Bunlar güncellemeler ile toparlanacak cinsten ama ilk haftanın gerçekliği olarak not düşmekte fayda var.

Fiyat/konumlandırma ise yerli yerinde. Wreckreation için büyük stüdyo ölçeğinde bir içerik ve cila beklemek doğru değil; buna karşılık 19 dolar bandında, Burnout açlığını kaşıyan bir hız–enkaz–yaratım üçgeni sunmak, doğru beklentiyle gelindiğinde gayet cazip. Küçük ekibin gözü yüksek; hedefledikleri ruhu çoğu an yakalıyorlar, kusurların payı da etiketle birlikte daha makul görünüyor.

“Bu oyun kimin için?” sorusuna yanıtım net: Enkazdan şiir çıkaran Burnout kuşağı, yaratıcılıkla hızın kesiştiği pistleri seven TrackMania severler ve “oturup birlikte bir şey inşa edelim” diyen co-op ekipleri burada kendini evinde hissedecek. Forza-vari kusursuz cila, yaşayan şehir ve sürekli ikonik manzaralar arayanlar ise keyif alsa bile aradığı doygunluğu bulamayabilir.

Yol haritası dillendikçe (özelleştirme, yapı setleri, performans güncellemeleri) bu iskeletin daha da parlayacağını düşünüyorum; özünde doğru şeyler var: keskin hız hissi, tatmin edici takedown ağır çekimleri, pratik bir ilerleme omurgası ve “dünyayı pist yap” diyen bir oyun felsefesi… Üzerine gelecek her parça (yeni araç sınıfları, farklı çevre biyomları, daha sağlam ağ kodu) bu felsefeyi büyütür ve Wreckreation oyununu rahatlıkla bir üst seviyeye çıkartır.

Yani, Wreckreation mükemmel değil ama eli temiz ve kalbi doğru yerde duran bir hız–yaratım hibriti. Tek başınayken boş anlar veriyor, jank bazen direksiyonu çekiştiriyor ve cilası yer yer ince; buna rağmen hızın perdesini yırtan düz hatları, enkazdan şiir çıkaran ağır çekimleri ve kamyon kasasıyla gökyüzüne ördüğünüz pistleriyle, akşamları “bir etkinlik daha, bir rampa daha” dedirtiyor. Doğru ekiple girildiğinde ise gerçekten parlıyor yaşatılan deneyim.

Wreckreation incelemesi
Wreckreation
Olumlu
Live Mix ile yarışın ortasında pist kurup anında test edebilme; yaratım–sürüş akışı çok keyifli.
Yüksek hız hissi, ağır çekim takedown anları ve boost döngüsü Burnout tadında adrenalin sunuyor.
Kolay öğrenilen, ustalaşması zaman alan sürüş; araç sınıfları arasında net karakter farkları.
Etkinlik karması ve ehliyet/otopark/istasyon ilerleme omurgası tempoyu diri tutuyor.
Çok oyunculuda birlikte pist örmek oyunun gerçek parladığı yer; tekrar değeri yüksek.
Olumsuz
Drift ve temas fiziğinde tutarsızlıklar; jank anları eğlenceyi ara sıra tırmalıyor.
Kamera/okunabilirlik sorunları (yüksek hız, gece, omuz/tampon kamera) hata payını büyütebiliyor.
Açık dünya tek başına “boş” hissedebiliyor; ikonik ilgi noktaları sınırlı.
Performans/stabilite platform ve kurulumlara göre dalgalı; takılma/donma şikâyetleri bol.
Bazı akış pürüzleri mevcut; bilgilendirme ekranları/yeniden başlatmalar ritmi kesebiliyor.
Parça kilitleri/grind ve ekipte bir yapıcı ihtiyacı; solo yaratım motivasyonu çabuk düşebiliyor.
6

Etiketler: