Tabletop Game Shop Simulator, tam olarak hayal ettiğim türde bir hobi dükkânı fantezisi sunuyor. Dışarıdan bakınca klasik bir mağaza yönetim oyunu gibi duruyor ama işin içinde kutu oyunları, minyatürler ve boyalar olunca bütün atmosfer bambaşka bir yere kayıyor. Oyun şu an erken erişimde ve oldukça taze bir sürüm oynuyoruz. Yani, içerik ve denge hâlâ şekil alıyor. Buna rağmen birkaç saatlik oynanıştan sonra kafamda net bir tablo oluştu. Güçlü bir tema, keyifli bir temel döngü ve üzerine oturmuş bir sistem var ama aynı zamanda erken erişimden beklediğim türde pürüzler ve eksiklikler de kendini belli etmiyor değil efendim.

Tabletop Game Shop Simulator, boş ve küçük bir dükkânla başlıyor; elinde sadece birkaç başlangıç ürünü ve minik bir bütçe var. İlk saatler boyunca kutu açıp, fiyat etiketleriyle uğraşıyor; kasaya koşup, müşterilere fiş kesiyor ve yavaşça sistemi öğreniyorsun. Öğretici kısmı ağır ama sıkmayan bir tempoda, adım adım mekanik ekliyor. Bu sayede simülasyon oyunlarına çok alışık olmasan bile kendini boğulmuş hissetmiyorsun. Küçük dükkândan “bir gün burayı büyütürüm” hayaliyle işe başlamak çok motive edici oldu. O ilk saatin yavaş yavaş hızlanması ve her gün sonu dükkânın ufak ufak dolduğunu görmek, oyunun en başarılı olduğu taraflardan biri.

Günlük işleyiş basit ama tatmin edici. Dükkânda dolaşıp, boşalan rafları kontrol ediyorsun, arkadaki depodan ürün taşıyorsun, eksilenleri de bilgisayardaki sipariş ekranından yeniden alıyorsun. Başta satabildiğin ürün çeşidi çok kısıtlı, birkaç figür kutusu ve biraz da hobi malzemesiyle idare ediyorsun. İlerledikçe yeni ürün grupları, farklı boyalar, zarlar ve kitaplar açılıyor, rafları doldurmak giderek daha eğlenceli hale geliyor. Sipariş ekranından stok çekip, malların bir anda kapının önüne düşmesi pratik ve akıcı hissettiriyor. Fiyatlandırma tarafında da küçük bir esneklik var, ürünlerin önerilen bir piyasa değeri bulunuyor ve sen bunun etrafında kendi fiyatını belirliyorsun.

Tabletop Game Shop Simulator içerisindeki bu piyasa değeri sabit, yani dinamik bir ekonomi yok, bu da zamanla işin ticaret kısmını yüzeysel hissettirmeye başlıyor. Yine de stok yönetimi, raf düzeni ve kasadaki hızlı tempo birleşince o klasik küçük dükkan döngüsünü oldukça iyi yakalamış durumda. Dükkânın fiziksel tarafı da oyunun önemli bir parçası. Seviye atladıkça depoya açılan kapılar, yeni mobilyalar, boyama ve oyun masaları gibi istasyonlar açılıyor. İlk günler kasayla raf arasında dönüp dururken, kısa süre sonra arkada depoya koşturuyor, derken mağazanın alanını büyütüp yeni odalar eklemeye başlıyorsun. Ne var ki burada can sıkan bir tasarım kararı var…

Yeni raflar, masalar, boyama stantları açılıyor ama eskileri satamıyor ya da çöpe atamıyorsun, dükkânın içi çok hızlı bir şekilde tıkış tıkış olmaya başlıyor. Temizlik tarafı da ayrı bir yük getiriyor. Müşteriler yerlere deli gibi çöp bırakıyor, sen de gün içinde sürekli paspasla, çöp toplayarak geziyorsun. Çöpün görsel tasarımı özellikle kirli görünüyor, bu da temizlik hissini tatmin etmekten çok hafif bir tiksinti ve tekrar duygusu yaratıyor. Bir noktadan sonra kendimi mağaza yönetmekten çok sürekli yer silen bir çalışan gibi hissettiğimi söyleyebilirim. Bunun karşılığında, en hoşuma giden sistem, oyunun etrafına kurulduğu minyatür kutuları oldu.

Dükkânda sattığın ana ürünler, içinden rastgele parça çıkan figür kutuları. Bu kutuları raflara koyup, doğrudan müşterilere satabiliyorsun ya da dayanamayarak kendin de açabiliyorsun. Her kutudan farklı minilerin parçaları çıkıyor, tam bir figür elde etmek için aynı sete ait parçaları yavaş yavaş biriktirmen gerekiyor. Bu da klasik koleksiyoncu dürtüsüne oynuyor ve seni “bir kutu daha açayım, belki eksik parçayı bulurum” kafasına sokuyor. Parçaların gri, mavi ve altın gibi farklı nadirlikleri var ama oyun bu renklerin anlamını pek anlatmıyor, zamanla şemayı kendin çözüyorsun. Bir figürü tamamladığında istersen vitrinde sergiliyor, istersen de yüksek kârla satıyorsun.

Bu durum her kutu açışında ufak bir vicdan muhasebesi yaratıyor. Sattığın malın en değerli parçasını cebe atmak ile gerçek dükkân performansı arasında sallanmak oyunun karakterine çok yakışmış. Bu figürleri toplamakla iş bitmiyor, bir de boyama kısmı var. Boyama istasyonunu açtığında minileri tek tek masaya alıp bir tür refleks testi ile üzerlerine boya sürüyorsun. Ekranda hareket eden bir dairenin içindeyken tıklaman gerekiyor, her başarılı hamlede figür biraz daha boyanıyor, hata yaptığında ise puan düşüyor. Sistem anlaşılması kolay bir mini oyun, kısa seanslar için gayet keyifli ama gerçek anlamda yaratıcı bir boyama deneyimi beklememek gerekiyor.

Renkleri tek tek seçip tamamen özgün bir model yaratma hissi çok sınırlı kalmış, daha çok “doğru zamanda tıkla, maksimum skor al” hissi öne çıkıyor. Yine de boyanmış minilerin değerinin artması ve raflara koyduğunda hem görüntü olarak hem de gelir açısından mağazayı zenginleştirmesi güzel bir motivasyon sağlıyor. Oyunun erken saatlerinde mağaza sıkıcı gelmeye başladığında, bir iki figür boyayıp kafa dağıtmak gerçekten işe yarıyor. Figürler tamamlanınca devreye giren küçük masa oyunu modu da oyuna hoş bir katman ekliyor. Yeterince farklı mini topladığında kendi takımını kurabiliyor ve dükkana gelen müşterilerle masa başında kapışabiliyorsun.

Burada basit kurallar üzerinden oynanan turlu bir savaş oyunu var, hareket menzili, saldırı ve zar etkisi gibi temel şeyleri takip ediyorsun. Takımını güçlendirmek için kutu açma ve boyama döngüsüne geri dönmen gerekiyor, bu da figür sistemiyle mağaza yönetimi arasında güzel bir bağ kuruyor. Öte yandan bu mini oyunun derinliği sınırlı, birkaç maçtan sonra kabasını çözmüş oluyorsun ve daha çok atmosferi yaşamak için oynuyorsun. Yine de müşterilerin sadece kasaya gelip gitmesinden daha fazlasını sunması, oyun masası ve boyama masası gibi alanların pasif gelir getirmesi ve dükkânın bir topluluk alanı gibi hissettirmesi hoşuma giden detaylar oldu.

Görsel ve işitsel tarafta Tabletop Game Shop Simulator biraz dengesiz. Mağazanın genel görünümü sıcak ve tanıdık, raflar, kutular ve minyatürler net seçiliyor, sade ama okunaklı bir sanat tarzı var. Buna karşın müşterilerin karakter modelleri epey köşeli ve tuhaf duruyor, animasyonlar sert, yüzler biraz yorgun, bu da oyunun sevimli olmak istediği anlarda bile hafif garip bir hava yaratıyor. Zeminlerde biriken çöplerin kirli ve abartılı görünümü de bu tuhaflığı pekiştiriyor, sanki mahalledeki en pis sokakla kendi dükkânın birleşmiş gibi. Arayüz tarafında da bazı sıkıntılar var. Özellikle öğretici ekranlarda yazı ile arka plan arasındaki kontrast düşük kalabiliyor.

Bu da uzun metinleri okumayı zorlaştırıyor. Öte yandan renk körlüğü için ek seçeneklerin bulunması olumlu bir detay, bu tarz küçük erişilebilirlik ayarlarını görmek insanı memnun ediyor. Seslerde ise durum fena değil, Tabletop Game Shop Simulator oyunundaki arkadaki sakin müzik bir süre sonra kulak arkasına çekiliyor ama kasa sesi, kutu açarken çıkan klikler ve parçaları birleştirirken gelen tıkırtılar tatminkâr bir geri bildirim sağlıyor. Teknik tarafta erken erişimden beklenecek türde hatalarla karşılaştım. Gün başında karakterin elinde fazladan figür kutusuyla spawn olduğu anlar oluyor, bu kimi zaman küçük bir avantaj gibi hissettirse de belli ki kasıtlı bir özellik değil.

Depoda bazı boş kutuların raflara yapışıp kalması, envanterde varmış gibi görünüp aslında kullanılamaması da kafa karıştırıcı bir durum. Bir defasında çalışanlardan biri kendini dükkânın arka tarafındaki mağaza girişine kilitleyip oraya doğru yürümeye devam etti, uzunca bir süre takılıp kaldı ama sonunda düzeldi. Figür kutularını açarken bazen modelin hiç görünmediği ama yazının göründüğü anlar yaşadım, bu da koleksiyon hissini hafif baltalıyor. İyi tarafı, bu sorunların hiçbirinin kaydı bozacak ya da ilerlemeyi tamamen kilitleyecek kadar büyük olmaması. Performans açısından da oyun hafif sayılır, ortalama bir sistemde akıcı şekilde çalışıyor.

Oyunun erken erişim notlarını okuduğunda bile bunun daha yolun başı olduğu ve zaman içinde yama beklemen gerektiği anlaşılıyor. İlerleme temposu ise oyunu en çok sevip en çok eleştirdiğim noktalardan biri. İlk günler kasada durmak, yer silmek, paket açmak ve raf doldurmakla geçiyor, bu kısım gerçekçi ama bilinçli olarak biraz monoton bırakılmış. Boyama istasyonu, oyun masası, çalışan işe almak gibi eğlenceli sistemler ancak birkaç oyun günü sonrasında açılıyor. Bu yüzden ilk izlenim olarak “sanal işe gidip geliyorum” hissine kapılman olası. Biraz sabredip yeni mekanikleri açtığında işler renkleniyor ama çok daha uzun vadede bu kez de klasik simülasyon tuzağı devreye giriyor.

Bir noktadan sonra her gün birbirinin aynısı haline geliyor, aynı rafları doldurup aynı çöpleri toplarken yakalıyorsun kendini. Bazı eleştiriler, daha ilk sürümden itibaren bu tekrar hissinin ileride en büyük sorun olacağını vurguluyor, ben de birkaç oturumun ardından bu yoruma katılmaya başladım. Tabletop Game Shop Simulator oyununun derinlik tarafında da benzer bir tablo var. Bundan da bahsedeyim: Mağaza yönetimi temel olarak keyifli ama ekonominin çok statik olması, müşterilerle etkileşimin kasayla sınırlı kalması ve dekorasyon seçeneklerinin şimdilik kısıtlı oluşu, oyunun potansiyelini tam açmasına engel oluyor.

Fiyatları piyasa değerine göre oynatabiliyorsun ama bu değerlerin kendisi sabit, ne özel etkinlikler ne de talep dalgalanmaları hissedilmiyor. Mağazayı görsel olarak kişiselleştirme seçenekleri de ilk sürümde oldukça sınırlı, bu da uzun vadede “burası gerçekten benim dükkanım” duygusunu zayıflatıyor Tabletop Game Shop Simulator içerisinde. Öte yandan performansın stabil oluşu, sade ama anlaşılır kontroller ve rahatlatıcı mağaza döngüsü, oyunu kısa seanslarda açıp kafa dağıtmak için ideal hale getiriyor. Geliştiricilerin gelecekte daha fazla dekorasyon, daha detaylı ekonomik sistem ve belki de yeni mini oyunlar üzerinde çalıştığına dair sinyaller var.

Tabletop Game Shop Simulator, çok net artı ve eksilere sahip bir erken erişim oyunu. Yıllardır minyatür boyayıp, kutu oyunları oynayan biriysen, kendi dükkanını yönetme fantezisini gayet sıcak ve samimi. Figür toplama, boyama, müşterilerle küçük savaşlar yapma ve rafları düzenleyip dükkanı büyütme kısmı gayet eğlenceli. Buna karşılık daha derin bir ekonomi isteyen, dekorasyonla saatler geçirmek isteyen ya da yönetim oyunlarından uzun ömürlü bir hedef seti bekleyen oyuncular için şu anki hali yetersiz gelebilir. Eğer tabletop kültürünü seviyor, minyatür açmayı ve düzenli ufak görevlerle günü yavaş yavaş bitirmeyi tercih ediyorsan, erken erişimdeki hâliyle bile denemeye değer ama tek bir mağaza simülasyonuna ciddi zaman yatıracaksan, biraz daha içerik ve derinlik gelene kadar beklemek de mantıklı bir seçenek gibi görünüyor.