Ninja Gaiden 4 ile serinin o dişli ama cezbedici ruhunun geri döndüğünü hissettim. Parmaklarım tetikte, gözüm ekranda, her hamlede “yanlış yaparsam ölürüm” baskısı vardı. Bu sefer hikâyenin merkezinde, kaderi Ryu Hayabusa ile kesişen genç bir prodigy var: Yakumo. Karakter değişikliği bir yeniden başlatma gibi hissettiriyor; oyun, seriye aşina olmayanlara da girizgâh sağlayacak şekilde kurgulanmış ile yüksek hız ve kesin geri bildirim kombinasyonunu daha ilk bölümde kuruyor.

Yakumo’nun kontrolü bende olduğu sürece, saldırı ve kaçınma ikilisi, serinin alametifarikası olan cerrahi netlikte aksiyon hissini mümkün kılıyor. Hafif ve ağır saldırılarla katmanlanan kombolar, doğru zamanda atılan yan adımlar ve keskin kaçışlarla birleşince, her çarpışma küçük bir düelloya dönüşüyor. Oyunda düşmanlar da benim gibi blok alıyor, atıyor, aynı araçlarla oynuyor – öldüğümde gerçekten bunu hak ettiğimi hissediyorum. Bu, zorluğu kör rastlantıdan kurtarıp, öğrenilebilir ve sistemik kılıyor: Ninja Gaiden 4, kesinlikle zor ama adil.

Savaş sisteminin kalbinde, yüksek ritimli hücum anlarında devreye soktuğum gaza basma anları var. Baskıyı kurduğumda düşmanın ritmini kesiyor, momentum bende kalıyorsa sahneler operatik bir şiddet balesine dönüşüyor. Bu tasarım, PlatinumGames ekibinin karakter aksiyonu konusundaki kinetik diliyle Team Ninja tarafının kadim sert ama ödüllendirici disiplinini evlendiriyor; oyun çoğu kez eski Ninja Gaiden oyunlarından çok, PlatinumGames ekibinin akrobatik deliriumuna yakın akıyor.

Yakumo’nun sahneyi devralması Ryu’yu tamamen dışarı itmiyor; belli bölümlerde efsanevi ejderin kılıcını yeniden hissetmek, içimde tatlı bir nostalji kıvılcımı çakıyor. Yine de dürüst olayım: Kontrol bende olduğunda Yakumo’nun agresif, daha delici saldırı paternleri akışa daha iyi oturuyor. Bu, seriyi ilk kez deneyenler için de avantaj: içeriğe sıfırdan giriyor, geçmişin ağır bagajıyla boğuşmadan bugünün hızında aksiyona bağlanıyorsunuz. Yeni oyuncu dostu yapı, seri sadıklarını incitmeden şimdiye taşımayı başarıyor benim gözümde.

Böyle bir oyunda seviye tasarımı, dövüşün çerçevesi demek. Ninja Gaiden 4, geniş açık alanlar yerine kasti olarak kurgulanmış, bölüm bazlı güzergâhlar benimsiyor. Bu yaklaşım, tempoyu diri tutarken yer yer yinelemeye de kapı aralıyor. Benzer düşman karışımları ve tekrarlayan arena kurulumları, özellikle ikinci yarıda yorgunluk yapabiliyor. Buna rağmen, akışın doruk anları – mini arenalardan boss vestibüllerine uzanan tüyleri diken diken eden sekanslar – hala ter döktürüyor; iyi dövüştüğüm bir bölümü, kusursuz bir çizgiyle bitirdiğimde hissettiğim tatmin başka yerde yok.

Yol alma, kanca atma, ray üzerinde kayma, duvar koşuları ve “Ben bunu gerçekten mi yaptım?” dedirten parkur sıçrayışlarıyla etrafta hareket etme, aksiyona şovmenlik katıyor. Özellikle set parçaları gibi kurgulanmış geçişler (mesela düşman dalgasını atlatıp zincirleme bir hareketle sahneyi yarıp geçmek) adrenalin pompalıyor. Bu anlarda, PlatinumGames ekibinin teatral hız anlayışı oyunun DNA’sını bükse de, Team Ninja tarafının çerçevesi sayesinde oyuncu ajansı hissi korunuyor; podyum benim, ışıklar üstümde.

Düşman çeşitliliği, ilk saatlerde etkileyici; gard kıran ağır kalkanlılar, saldırı penceresini ölçmeyi öğreten çevik suikastçılar, alan kontrolü yapan uzak tehditler… Yine de uzun maratonda varyasyon hissi her zaman aynı seviyede kalmıyor. Özellikle orta oyunda benzer dalgaların ritmi, yeni numara özlemi doğuruyor. Yine de yapay zekânın benimle aynı kurallara tabi davranışı, her karşılaşmayı mikro taktik sınavına çeviriyor. Düşman çeşitliliği biraz daha yüksek olsa, daha iyi olurdu.

Bölüm sonu canavarları ise Ninja Gaiden dendiğinde akla gelen o sınav kâğıtları. Burada çizgi net: Okunabilir ama zalim saldırı şemaları, iki darbede cezalandıran pencereler, ikinci evre sürprizleri… Kimi arenalarda çevre tehlikeleri de devreye girince, dövüş adeta teknik bir koreografiye dönüşüyor. En sevdiğim çatışma, ataklarımdan sonra milisaniyelik risk/ödül kararları verdiğim bir düelloydu; bozduğum bir patern, tüm turu çöpe atabiliyor. Başardığımda ise, hem öğrendiğimi hissediyorum hem de oyun bunu hakkıyla kutluyor. Ninja Gaiden 4 bu konuda şahane.

Teknik tarafta, kare/saniye istikrarı ve giriş gecikmesi, bu türde kutsal değerlerdir. PlayStation 5 Pro konsolum üzerinde Ninja Gaiden 4 oyununun performans modunda test ettiğim oturumlarda, kontrolcünün titreşimi ve animasyon geçişleri arasında neredeyse dikişsiz bir eşgüdüm yakalandığını gördüm. Efekt bolluğuna rağmen nişan pencereleri net; okuma hatalarının çoğu benim hatamdı. PC cephesinde ise gördüğüm kadarıyla ilk gün incelemeleri akışın iyi kaldığını ama görsel arka planın bazen gösterişe kaçarken derinlikten ödün verdiğini yazıyor. Pratikte bu, savaş okunurluğunun genelde korunması ama sahne mizanseninin ara sıra düz kalması demek.

Ses tasarımı ve müzik, parmak eklemlerimden geçen klik hissini duyulur kılıyor. Kılıç darbelerindeki metalik tınılar, parry anında çıkan tok çıt ve bossların alan etkili hamlelerinde yükselen bas uğultu, performans modunda bile belirgin. Bazı kulüp ve neon sahnelerinde elektronik ritimlerin, demonik düzlemlerde ise yaylıların öne çıkması, mekân kimliği yaratıyor; savaş okumasına yardımcı olan mikro ipuçları (nefes alma, postür gerilmesi, ayak sürtmesi) de kulaklara dağıtılıyor. Bu, zor bir denge ve çoğunlukla tutturulmuş Ninja Gaiden 4 içerisinde.

Hikâyeye gelince: Ninja Gaiden benim için her zaman mekanikler üstü minimal bir mitos olmuştur. Ninja Gaiden 4 içerisinde de diyalog ve motivasyon çizgisi klişe güvenli bir hatta ilerliyor; anlatı, bombastiği seviyor ama karakter işçiliğinde derinliğe pek eğilmiyor. Bunu sorun etmedim; oyun, özünde kavga etmenin sanatıyla konuşuyor. Yine de ara sahnelerde birkaç beklenmedik iç ses veya dramatik gerilim kıvrımı olsaydı, bu kadar iyi akan çatışmanın üzerine şık bir şal olurdu.

Ninja Gaiden 4, karmaşıklaştırmadan inceltme sanatına yakın duran, kanlı-canlı, ritmi yüksek bir aksiyon oyunu. Yeni gelenlere kucak açarken eskilerin kas hafızasına da saygı duruşunda bulunuyor; Yakumo’nun sahne ışıkları altında Ryu’nun gölgesi hissediliyor ama onu gölgeye hapseden, kendi kinetiği ve özgüveni. Sahnede tökezlediği anlar var ama perde kapanırken hatırladıklarım, terlettiği ama hakkını verdiği düellolar oldu. Bu bence seri için yeterince iyi bir dönüş ve bir üst tur vaadi.

Ninja Gaiden 4 incelemesi
Ninja Gaiden 4
Olumlu
Cerrahi hassasiyette, hızlı ve okunur dövüş; Yakumo ile Ryu arasında belirgin ritim/tempo farkları oyuna taktik çeşitlilik katıyor.
Boss savaşları net aktarılan ipuçları ile adaletli ama zalim sınavlar sunuyor; ustalaştıkça hissedilir şekilde ödüllendiriyor.
Yakumo’nun Bloodraven/kan gücü mekaniği ve kombo zincirleri, orta-ileri seviye derinlik sağlıyor.
Genel performans istikrarlı; 60 FPS hedefi ve sıkı giriş yanıtı, akışa doğrudan yansıyor.
Olumsuz
Çevresel tasarım ve bölüm çeşitliliği dalgalı; bazı platforming anları fazla “senaryolu” hissettiriyor.
Hikâye ve Yakumo karakterizasyonu yüzeysel; tempo ve ilerleme zaman zaman tıkanıyor.
Bazı kilit tekniklerin geç açılması ve modifikasyon/ekstra sistemlerin gereksiz karmaşıklaşması.
Geç oyunda Ryu’lu bölümler kısmen tekrar hissi yaratabiliyor.
9