Lost Rift oyununu ilk açtığım anda, People Can Fly ekibinin FPS tarafındaki deneyiminin daha başlangıç dakikalarında kendini belli ettiği bir hayatta kalma–çıkarma (extraction) karışımı ile karşılaştım. Bu yeni oyunda tropik bir takımada, güvenli bir PvE ana ada, etrafında riskin ve ödülün hızla tırmandığı keşif adaları ve daha fazlası bulunuyor… Erken Erişim sürecine 25 Eylül 2025 tarihinde giren yapım, “önce barınağını kur, sonra adaların tehlikeli bölgelerine açıl” döngüsünü net bir akışla sunuyor ve hikâyeli PvE ile rekabetçi PvPvE tarzını aynı nefeste birleştirmeyi başarıyor.

Yapının omurgası Pioneers’ Landing. Burada toplamda beş kişiye kadar küçük bir grupla barınağınızı kuruyor, tezgâhlarınızı açıyor, acımasız doğayla başa çıkmayı öğreniyorsunuz; sonra gözünüzü değerli malzemelere diktiğiniz anda istikrarsız bölgelere yapılan çıkarma seferleri devreye giriyor. Güvenli adada yalnızca PvE varken, seferler daha sert. Hem yaratıklar, hem de diğer oyuncular peşinizde ve asıl ilerleme için gereken kıymetli kaynaklar buralarda saklı. Denge, güvenli ada ile riskli adalar arasında gidip gelen bir ritim; her çıkış geri dönmeyi başardığınız ölçüde anlamlı.

Lost Rift oyununun ritim kısmında hava olayları beklediğimden büyük rol oynadı. Sis, sağanak, fırtına ve anlık görüş kaybı, yalnızca görsel bir efekt değil; güzergâhınızı, buluşma noktalarınızı ve hatta kaçış anınızı değiştiriyor. Ana adadaki yangın, yıldırım, hortum gibi durumlar barınağınızın yer seçimini ve savunma planını doğrudan etkiliyor; gözü kapalı “en güzel yere” kurulan bir kamp, bir gecede kabusa dönebiliyor. Bu çevresel baskı, sıradan bir “odun–taş–çapa” rutininin önüne geçip, koşuya strateji katıyor. Bu da oyunun ihtiyacı olan bir katman bence.

Savaşın duygusu kesinlikle People Can Fly ekibinin mirasını taşıyor: tepki veren bir nişan alma hissi, iyi anlamda ağır bir vuruş geri bildirimi ve düşük donanım gerektirmeden hoş görünen bir sunum mevcut. Erken Erişim sürecinin doğası gereği teknik olarak vitrin kırdıracak bir atılım yok ama sıcak ışıklandırma, tropik bitki örtüsünün katmanlı görünümü ve temiz siluet okumayla birlikte “bu dünya gerçek ama aslında oyun” dengesini bulmuş. İlk dakikalardan itibaren “nişan al, pozisyon al ve çekil” triadını takip ederken tatlı bir akış yakaladım bunlar sayesinde.

İlerleme tarafında oyunun cömert bir başlangıcı var: Erken Erişim sürümü tek başına hatırı sayılır bir PvE içeriği barındırıyor ve bunu kademeli zorlukla sunuyor. Ana adadaki görev silsilesi, araştırmacıların izini sürüp adaların anomali geçmişini kurcaladıkça açılıyor; bu kısımda tek seferlik bir macera değil de geri dönüp, farklı teçhizat kombinasyonlarını denemeye davet eden bir yapı var. Sadece hayatta kalmaya çalışmıyorsunuz, aynı zamanda oyunun dünyasında dünyada bir iz bırakmaya çalıştığınız hissi taşıyan bir hikaye iskeletinden söz ediyorum.

Çıkarma seferleri oyunun en keskin bıçağı. Risk–ödül eğrisi burada patika patika değil, dişli dişli tırmanıyor. Cephane ve sarf malzemesi yönetimi, taşıma kapasitesi, kaçış pencereleri ve başkalarının aynı hedefte olması, hepsi aynı anda hesaplanıyor. Hızla karar alıp “şimdi dönüyoruz” demeyi bildiğinizde ilerleme akıcı; açgözlülük tek bir hamlede tüm koşuyu çöpe çevirebiliyor. Bu katmanda harita bilgisi, ses takibi ve takım içi rol paylaşımı gerçek fark yaratıyor.

Yalnız oynamayı da denedim ve dürüst olayım: Solo, işin daha acı yüzünü gösteriyor. Ana adada tek başınıza kamp kurup, yavaş yavaş güçlenmek mümkün ama çıkarma adalarında bir ekibin disiplinli baskısını karşılamak için sessizlik, dikkat ve geri çekilme zamanlaması hayatî. Bu yüzden, tek kişi için oyunun önerdiği akış “önce güvenli adada hazırlan, sonra kısa baskınlar yap, elin ısındıkça adayı derinleştir” şeklinde okunmalı. Doğrudan uzun gezilere çıkmak riskin katlandığı anlar yaratıyor.

Lost Rift oyununu kurcaladıkça barınak inşasının da göründüğünden daha sistemli olduğunu fark ediyorsunuz. Modüler parça mantığı, çatı eğiminden geçiş kapılarına, savunma hatlarından üretim istasyonlarının yerleşimine kadar küçük kararların toplamını büyütüyor. Fırtına ve yağmur olasılıklarını düşündüğünüzde güzel görünen bir plan ile dayanıklı bir plan ayrışıyor; bu ayrışmayı oyunun çevresel kuralları desteklediği için, deneme-yanılma serüveni gerçek öğrenmeye dönüşüyor.

Silah ve teçhizat katmanı ise FPS önce gelir diyen bir stüdyonun elinden çıktığını hissettiriyor. Erken seviyede basit ok–yay–av tüfeği üçlemesinden başlayıp, daha karakteristik oynanış stillerine geçerken geri tepme, doldurma ve hareket hızındaki ince farklar taktik kararlarımıza dönüyor. Pozisyon oyunu ile agresif baskı arasında gidip gelmeyi seviyorsanız, savaş sizi sürekli yeni kombinasyonlar denemeye itiyor; keşif adalarında ise bu kombinasyonların getirisi–götürüsü bir anda büyüyor. Sunum dili ise sırıtmadan çağdaş olma çizgisinde.

Tropik renk paleti ve sıcak ışıklar, okuması kolay bir dünya kuruyor; sis basıp yağmur başlayınca oyunun görsel dili tehdit üretmeden de gerginlik kurabiliyor. Teknik tarafta erken erişimin küçük pürüzleri var ama nişan ve hareketin temel akıcılığı korunmuş. Çok oyunculu tarafın aklı ise yalın ve işlevsel. Küçük bir ekiple ana adada rol bölüşüp üretimi hızlandırıyor, sonra “kim taşıyacak, kim iz sürecek, kim çıkış yolunu kollayacak?” sorularını sahaya taşıyorsunuz.

Erken Erişim bağlamında beklenti yönetimi önemli. Bu bir tam sürüm değil ama eldeki pakette bile birkaç akşamınızı dolduracak bir PvE omurgası, riskli çıkarma döngüsü ve çevresel baskıyı ön plana alan bir simülasyon var. Geliştirici planı, dönem dönem içerik ekleyip, sistemi cilalamak yönünde; stüdyonun güncel duruşu ve oyunun tür karışımı göz önüne alındığında, atılacak küçük balans güncellemelerinin bile oyun deneyimini belirgin biçimde törpüleyeceğini düşünüyorum.

Lost Rift, “hayatta kal, inşa et, kaç” cümlesini net bir ritimle kuran; People Can Fly ekibinin kaliteli silah kullanımı hissini tropik bir hayatta kalma çerçevesine taşıyan ve çevre koşullarını bir oyun mekaniği kadar etkin kullanan bir Erken Erişim paketi. Solo oynamak sabır ve temkin istiyor, ekipli oynamak ise oyunun gerçek damarına ulaştırıyor. Tam sürüme giden yolda, bu çekirdek üzerine oturacak küçük kalite–denge dokunuşlarının oyunu benim gibi sevip de daha çok isteyenler için kalıcı bir adres hâline getirmesi işten bile değil.

Etiketler: