Town to City oyununu ilk olarak hangi etkinlikte gördüğümü hatırlamıyorum ama o anda vurulduğumu hatırlıyorum. Bu oyun, en başta beni sıcak ve tatlı görselliği ile kendisine çekmişti; daha sonra da rahat yapısı ve şehir kurma temeli ile… Town to City oyununun şu anda beni geride tutan tek elementi pikselleştirilmiş grafikleri. Açıkçası, son yıllarda bu tarzda görünen çok fazla oyun oynadım ve biraz sıktı beni ama bugün ön incelemesini yazacağım oyunun bu konuda bir suçu yok. Merak etmeyin, onu gereksiz yere suçlamak gibi saçma bir adım atmayacağım.
Daha önce oldukça benzer olan Station to Station oyununu da geliştirmiş olan Galaxy Grove, bence Town to City ile de şahane bir iş çıkartmış. Biraz önce de dediğim gibi ve ayrıca oyunun adından da tahmin edebileceğiniz gibi oyundaki amacımız bir kasaba yapmak ve zamanla onun adeta bir şehre dönüşmesini izlemek. Oyun, dengeli bir şekilde mikro elementlere odaklanıyor. Yani, oyunda oldukça detaya inebiliyorsunuz; kasabanıza gelen yeni aileleri elinizde yerleştiriyorsunuz ve süslemeleri bile elle, tek tek yapıyorsunuz. Mikrodan kastım buydu – böyle oyunları çok seviyorum.
Town to City içerisinde şu anda iki farklı kasaba var ve her birinin mekanikleri farklı. Oyuna ilk kasabada başlıyorsunuz; ikincisi daha sonra açılıyor ve o kasabada yaptıklarınızla kurduğunuz ilk kasabayı destekliyorsunuz. Üçüncü kasaba ise oyunun şu anki Erken Erişim sürümünde mevcut değil. Geliştirici ekibin söylediğine göre üçüncü kasaba da kendisine ait özel mekaniklere sahip olacak ve yine ilk iki kasabamızı destekleyeceğiz. Bu arada, ikinci kasabanın özelliği tarımcılık. İlk kasaba daha genel, daha öğretici bir havası var ama özel yönleri de yok değil tabii ki.
Bu arada, Town to City, benim gibi sıkıntılı birer beyne sahip olan oyuncular için adeta bir kabus; oyunda herhangi bir düzen kurabilmek için ızgara sistemi ve benzeri şeyler yok. Her şey manüel, her şey elle yapılıyor. Yani, insanların yürüyeceği yolu bile elle siz çiziyorsunuz. Tabii ki çok ufak tefek yardımlar var ama atıyorum bir Cities: Skylines içerisindeki gibi onlarca farklı yapıştırma ve uzunluk bilgisi filan yok yol yaparken. Bu aslında oyunun kişiliği ile alakalı; olumsuz bir şey olarak söylemiyorum. Oyunda bir şey yamuk veya yanlış oldu diye sizi yargılayacak bir sistem yok.

Town to City içerisindeki maceranız ilk kasabada başlıyor. Öncelikle dilediğiniz gibi bir yol çiziyorsunuz, daha sonra o yola bir ev oturtuyorsunuz ve ardından kasabanıza trenle gelen ilk aileyi alıp, o eve bırakıyorsunuz. Daha sonra aileler gelmeye devam ediyor ve siz de evler yapmaya devam ediyorsunuz. Daha sonra sokak marketleri tarzı şeyler yapıyorsunuz ki halkınıza hizmet edebilsinler ve gereksinimlerini karşılayabilsinler. Sonra da o marketleri destekleyebilmesi için depolar ve daha fazlasını açıyorsunuz. Oyun böyle, adım adım bir şekilde büyüyor ve kesinlikle boğmuyor.
Eğer isterseniz Town to City oyununun tamamen bu yönüne odaklanabilirsiniz ve kasabanıza uzaktan bakarak, gayet mekanik bir şekilde insanları yönetebilirsiniz. Eğer isterseniz de haritada kamerayı yakınlaştırıp, evlerin ve marketlerin etrafına dilediğiniz süslemeleri yapabiliyorsunuz. Bunlar aynı zamanda halkınıza mutluluk kaynağı da oluyor. Zamanla yeni binaları ve süslemeleri de araştırıp, yeni şeylerin kilidini açabiliyorsunuz. Oyun, ilerleme hissini böyle veriyor. Bu arada, oyunda bir para sistemi de var ama ekonomi pek derin değil. Rahat oyun. Normaldir.
Town to City, yine de o kadar da rahat değil. Kasabanızda yaşamak isteyen insanların farklı istekleri olabiliyor. Mesela, bazı insanlar komşu olan yerler istiyor, bazıları komşu istemiyor, bazıları da suya yakın olmak istiyorlar. Siz, bu gereksinimleri karşılayıp, kasabanızı büyüttükçe tren durağınız da büyüyor. Bu büyüme, yeni aileleri ve yeni araştırma ögelerini size sunuyor. Bu araştırmalar, yeni market tiplerinden tutun da evlere kat çıkma özelliğine kadar birçok farklı şeyi size sunuyor. Zaten bunu söylemiştim. Farklı aile tiplerinin olduğunu da söylemiştim; seviye yükseldikçe işler karışıyor.
Town to City oyununa Worker tipi ailelerle başlıyorsunuz. Bu ailelerin standartları düşük ve çalışmayı seviyorlar. Daha sonra Artisan gibi aile tipleri açılıyor. Sistem aslında, Anno serisindeki ile benzer. Sadece, bu oyunda aileleri yükseltmiyorsunuz. Artisan ve sonradan açılan aile tipleri benzersiz gereksinimlere ve ihtiyaçlara sahip oluyor. Oyunun zorluğu da zaten herkesi memnun etme tarafından geliyor. İkinci haritanın açılması bu zorluğu bir nebze olsa da azaltıyor ama merak etmeyin, o zorluğu azaltmak için de başka zorlukların içinden geçmeniz gerekiyor.

Town to City içerisindeki ilk kasabanız öyle bir noktaya gelecek ki lokantalar açmaya başlayacaksınız ama daha sonra o mekanlara malzeme yetiştiremeyeceksiniz. İşte bunun için ikinci bir bölgede kasaba açıp, tarım yapmanız gerekecek. Tema değişecek ve tarımcılık mekaniği ile tanışacaksınız ama iki kasabayı bağlamak için ikisinde de belli elementleri araştırmanız ve keşfetmeniz gerekecek. Ondan sonrası basit bir şekilde bir ayarı açmak kadar kolay. Asıl problem, araştırmalar tamamlanana kadar ilk kasabayı ayakta tutmak.
Bu arada, ilk kasabada var olan şeyleri ikinci kasabada tekrar kurmanıza gerek yok. Bu sevdiğim bir detay oldu. Yani, mesela, araştırma merkezi ilk kasabada varken aynı binayı ikinci kasabada kurmanıza gerek yok. Araştırmalarınız taşınıyor ve ikinci yerdeyken de devam edebiliyorsunuz bunları yapmaya. Hatta, eğer ilk kasabanızı özlerseniz, ikinci kasabanın son seviyesinde, ilk kasabada tarım yapma özelliğinin kilidini de açabiliyorsunuz. İki kasabada da işiniz bittiyse, yapacak bir şey bulamadıysanız, hikaye modu haricinde serbest bir mod da var. Kum havuzu tarzı.
Town to City oyununun üçüncü kasabası için en kolay tahmin endüstri veya benzeri şeyler olacaktır ama öyle renksiz ve kirli görünen şeylerin bu oyuna yedirilebileceğini sanmıyorum. Bu yüzden üçüncü haritanın ne olacağını gerçekten merak ediyorum. Bu arada, Town to City içerisindeki her şeyi görmeniz ve bitirmeniz 6-8 saat sürecektir. Tabii bunu oyunun çıkış sürümü için söylüyorum. Eğer bu inceleme yazımı gelecekte okuyorsanız, oyuna muhtemelen üç-beş yeni içerik eklenmiştir. Onlar da oyunun süresini birkaç saat uzatmış olabilir diye tahmin ediyorum.
Genelde rahat oyunlar, özellikle de şehir kurma türündeki rahat oyunlar, derinlikten yoksun deneyimler sunuyor. Town to City ise akıllıca bir şekilde o boşluğu dolduruyor ve stressiz bir deneyimi, dişe gelir bir içerik ile dolduruyor. Bu yüzden, şehir kurma oyunlarını seviyorsanız ama stresten yorulduysanız, bu oyuna bir şans verip, rahatlayabilirsiniz. Eğer detaylar üzerinde çalışmayı seviyorsanız, bu oyun sizden +1 puan alacaktır. Eğer düzen hastasıysanız (benim gibi), bazı duvarlarınızı yıkmaya hazır olun; oyunun güzelliği düzensizlikten geliyor.





