Square Enix, geride bıraktığımız birkaç hafta, hatta ay içerisinde birbirinden farklı rol yapma oyunlarını piyasaya sürdü. Bu oyunlardan bir tanesi de 22 Eylül 2022 tarihinde çıkışını bilgisayarlar ve konsollar için gerçekleştiren The DioField Chronicle idi. Bu oyunda, teknolojinin ve büyünün yan yana yer aldığı ama savaş yüzünden parçalara ayrılan bir kıtaya yolculuk yapıyoruz. Burada da Blue Fox isimli bir paralı asker grubunu kontrol ediyoruz. Gerçek zamanlı bir strateji oyunu olan bu yapıtta, grubumuz gerçekten güçlü olduğunu hissettiriyor ve arkamız da birçok açıdan sağlam. Yalnız, bu sağlamlığa çok da uzun bir süre boyunca dayanamıyoruz.

Blue Fox, kendilerini bir anda savaşın tam ortasında buluyor. Bu savaş hem kendi kıtalarının içinde, hem de dışarıdan gelen güçlerle veriliyor. Yalnız, bu video oyununda her şey de savaş değil. Özellikle de konu, hikaye olduğu zaman savaşın haricinde politik gelişmeler, herkesin birbirini sırtından bıçaklaması, yalanlar, trajediler ve çok daha fazlasını görüyoruz. Ne yazık ki oyunun hikayesi biraz yavaş ilerliyor ve bu yüzden de sabrı pek olmayan oyunculara sıkıcı bir deneyim sunabiliyor ama sabrınız varsa, Blue Fox ve oyunun dünyası zamanla çok ilgi çekici bir hal alıyor ve The DioField Chronicle oyununun hikayesi, sizi ekrana kilitlemeyi başarıyor.

The DioField Chronicle içerisindeki hikaye hem statik diyalog sahneleri, hem de sinematik sahnelerle anlatılıyor. Sunum kategorisi ele alındığı zaman statik sahnelerde kalite tabii ki birazcık düşüyor ama diyalog yazımları kaliteli olduğu için hikayeyi her şekilde takip etmesi zevkli oluyor. Bu arada, bu video oyununun hikayesi gibi dünyası da adeta bir labirent. Bu yüzden bolca diyalog okumaya ve yaşanan olaylar arasında kaybolmaya kendinizi şimdiden hazırlayın. Yalnız, karşımıza hikayeye odaklanan bir macera oyunu yok. Bu yapıt, gerçek zamanlı bir strateji oyunu ve temel oynanış da ayrı bir önem taşıyor.

The DioField Chronicle oyununun temel oynanışı iki farklı alana bölünüyor. İlk alanda, grubumuzun üssü yer alıyor. Görevde olmadığımız zaman bu üssü ziyaret edip; arkadaşlarımızla konuşabiliyoruz, yeni görevler alabiliyoruz, satıcıları ziyaret edebiliyoruz ve üssün kendisini geliştirebiliyoruz. Üssü geliştirmek, birçok şeye katkı sağlıyor. Mesela, karakterler için yeni yetenek ağaçları açılabiliyor ve satıcılarda çok daha fazla ürün yer alabiliyor. Oyunun ikinci oynanış elementi ise savaş sahasında yer alıyor tahmin edebileceğiniz üzere. Gerçek zamanlı strateji, burada işin içine giriyor.

The DioField Chronicle

The DioField Chronicle, türün yeni oyuncularını unutmuyor

The DioField Chronicle oyunundaki sayısız görev, gerçek zamanlı taktiksel savaş olarak oynanabiliyor. Bu savaş alanlarında herhangi bir dizilim kuralı bulunmuyor, asker gruplarınızı dilediğiniz gibi alana gönderip, hareket ettirebiliyorsunuz. Yalnız, bu oyundaki gerçek zamanlı savaş yapısını iyi anlamda bozan bir başka sistem de karşınıza çıkıyor. Bu sistem dahilinde oyunu durdurup, askerlerinize emirler verebiliyorsunuz. Yani, isteğe bağlı olarak bu deneyimi daha sakin bir şekilde de yaşayabiliyorsunuz; atacağınız adımları oturup, bir düşünebiliyorsunuz. Bu sistem, türe yeni olan oyuncuların özellikle hoşuna gidecektir.

The DioField Chronicle oyununda bunun haricinde aslında gerçek zamanlı strateji yapısını bozan pek de bir şey bulunmuyor. Yani, türün diğer oyunlarında olduğu gibi düşmanlarınızın çevresini sarmak, onların arkalarından dolaşmak ve çevreyi kendi avantajınıza kullanmak, galibiyet için anahtar gibi görünüyor. Bu video oyunun içerisinde gerçekleştirebileceğiniz daha fazla taktik de yer alıyor. Bu taktikleri, savaş alanındaki bazı güç toplarını toplayarak da derinleştirebiliyorsunuz. Bu toplar size genelde can ve enerji gibi şeyler veriyor. Yalnız, savaş gerçek zamanlı olduğu için topları alıp, almamak büyük bir karar olabiliyor.

Bu noktada da The DioField Chronicle oyunundaki savaşlar stratejik diye çok uzun sürdüğünü düşünmeyin. Her savaş, ortalama 10 dakika kadar sürüyor. Bu sayede, oyunu oynamak için çok kısıtlı zamanı olan oyuncular bile girip, savaşıp, tatmin edici bir duygu ile oyundan hemen ayrılabiliyor. Zaten, bu video oyununa daha geniş bir açıdan baktığınız zaman sunulan deneyimin kıdemli oyuncular haricinde, türe daha yeni olan oyuncular için de tasarlandığını rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Bu da benim için büyük bir artı; strateji tarzı oyunlarda pek vakit geçiren bir insan değilim ne yazık ki.

Bu noktada beni rahatsız eden tek şey, türe çok ilgili bir oyuncu olmayarak bile The DioField Chronicle içerisindeki savaşların çok kolay geçmesiydi. Özellikle de yan içeriklere odaklanacak olursanız, ana görevler için seviyeniz her zaman yüksek oluyor ve size tehdit oluşturabilecek pek de bir düşman kalmıyor koskoca oyunun içerisinde. Bu arada, yan içeriklerin de tamamı ne yazık ki çok düşük bir kaliteye sahip. Sanki oyuna son anda eklenmiş gibi bir havaları var. Bu da beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Keşke ana görevler haricindeki içeriklere de biraz özen gösterilseydi; oyun çok daha dolu durabilirdi.

The DioField Chronicle

Bazı eksiklikler hemen göze çarpıyor

The DioField Chronicle, ne yazık ki görsel açıdan da biraz sıkıntılı duruyor. Ben bu oyunu PlayStation 5 konsolumda deneyimledim ama oyun sanki birkaç nesil öncesine ait gibi duran bir görselliğe sahip. Bu noktada, oyunun stilize edilmiş görselliğini eleştirmiyorum; bence bu tarz gayet güzel duruyor. Ondan ziyade bölüm tasarımlarının bomboş olması, çevrede herhangi bir detay bulunmaması, karakter modellerinin vasat tasarımı, animasyonların garipliği filan benim dikkatimi çekti. Yani, görsel açıdan sıkıntılar mevcut ne yazık ki. Böyle bir oyunu ben sadece mobil platformlarda filan görsem yadırgamazdım sanırım.

Performans tarafında ise pek bir sıkıntı yok. The DioField Chronicle, tahmin edebileceğiniz üzere gayet stabil bir şekilde oynanabiliyor PlayStation 5 konsolunda; aksiyonun zirve yaptığı anlarda bile FPS oranında düşüklük fark etmiyorsunuz. Yükleme ekranları filan da gayet kısa bir şekilde işliyor ve karşınıza oyunun genelinde de pek bir hata çıkmıyor. Sadece, DualSense üzerinden verilen destekler çok eksik duruyor, o kadar. Onların haricinde, performans tarafında herhangi bir sıkıntı yer almıyor; zaten böyle bir video oyununun da PlayStation 5 gibi bir konsolda sıkıntılı bir şekilde performans göstermesi kabul edilemezdi.

Sesler ve müzikler ise The DioField Chronicle oyununun aslında başarılı olduğu bir alan. Daha doğrusu, müzikler kesinlikle muhteşem bir iş çıkartıyor. Oyunun hem savaş anlarında, hem de sakin anlarında o müzikler sayesinde kolaylıkla havaya girebiliyorsunuz. Bu müzikler ne yazık ki ikonik seviyede değil; öyle aklınızda kalıp, oyun dışında da çalmayacak beyninizde ama oyun sırasında kesinlikle muhteşem bir deneyim sunuluyor. Seslendirmeler ve ses efektleri ise idare eder seviyede. Geliştirici ekip sanıyorum ki ses ve müzik tarafındaki tüm bütçeyi müziklere akıtmış; seslere bir tık daha az önem verilmiş.

The DioField Chronicle, oldukça farklı bir görsel stile sahip olan ve yeni oyuncuları da kucaklamayı becerebilen bir video oyunu. Bu yüzden, türü eğer ilk defa deneyimleyecek oyunculardansanız, bu yapıt ilginizi çekebilir. Türün kıdemli oyuncuları ise yetersiz zorluk yüzünden birazcık üzülebilir. Ayrıca, yan içeriklerin de çok vasat olması, görselliğin de birkaç nesil geriden geliyor olması ayrıca üzücü noktalar olarak görünebilir bazı oyuncular için. Yine de bu yapıt, gerçek zamanlı strateji türünde göz önünde bulundurmak isteyebileceğiniz video oyunlarından bir tanesi olacaktır.

The DioField Chronicle
Olumlu
Taktiksel savaşlar biraz kolay ama oldukça tatmin edici.
Türe yeni olan oyunculara hoş bir şekilde hitap ediyor.
Kullanılan sanat tasarımı tarzı dikkat çekici.
Müzikler tek kelime ile şahane.
Olumsuz
Görsellikte pek de detaylı bir yapı yok.
Yan içerikler oldukça kalitesiz hissettiriyor.
Hikayenin yavaş işlemesi biraz sıkabiliyor.
Karakterlerin önemli bir kısmı çok yüzeysel.
7