Still Wakes the Deep: Siren’s Rest, 2024 yılının dikkat çeken korku oyunlarından biri olan Still Wakes the Deep yapıtının kısa ama anlamlı bir devamı. Bu içerik paketi (DLC), ana oyunun üzerinden on bir yıl geçtikten sonra, Beira D isimli petrol platformunun batışıyla birlikte kaybolan karakterlerden birinin kızının gözünden anlatılıyor. Ana karakterimiz olan Mhairi, kayıp babasının akıbetini öğrenmek üzere deniz altına, bir zamanların cehennemine dönmüş enkaza doğru yola çıkıyor. Oyunun süresi 1 saat gibi kısa olsa da, bu yolculukta karşılaştığı korkular, yalnızlık ve kayıp duygusu oldukça etkileyici. İşte şimdi de bu deneyimi inceliyoruz.

Hikâyenin merkezinde yer alan Mhairi, hikâyesel bağlamda oldukça güçlü bir figür. İskoç kökenli bu karakterin seslendirmesi, oyunun atmosferine katkı sağlayacak şekilde yapılmış ve aksan detayı bile düşünülmüş. Bu kez bir dalış çanı içinde başladığımız macera, oyuncuyu hem fiziksel hem de psikolojik olarak dar alanlara sıkıştırıyor. Oksijenle sınırlı süreler, sıkışık alanlar ve geçmişin hayaletleri; her şey, oyuncuya nefes aldırmamak için birleşiyor. Üstelik, hikâyeye aşina olanlar için karakter bağlantıları ve semboller, anlatıya ekstra bir katman daha ekliyor.

Still Wakes the Deep: Siren’s Rest ile sunulan hikayeyi anlatmak zorlu; oyunun gücü, spoiler verilmeden zor aktarılabilecek detaylarda gizli. Mhairi’nin babası olan Brodie, önceki oyunun baş karakteri Caz McLeary değil. Bu noktadaki karışıklığı gidermek önemli; hikâye, Caz’dan çok Brodie’nin mirasıyla ilgili. Yani bu oyun, ana oyunun doğrudan devam ettirmektense onun bıraktığı izleri takip ediyor. Mhairi, babasının ölümüyle yüzleşmeye çalışırken biz de onunla birlikte geçmişin enkazına adım atıyoruz. Bu anlamda, hikâye bireysel bir yas süreciyle kol kola ilerliyor.

Oynanış tarafında ise ek paket, önceki oyundaki gibi tamamen çatışmasız ilerliyor. Elimizde sadece bir kaynak kesme aleti ve bir fotoğraf makinesi var. Kapıları açıyor, engelleri temizliyor, cesetleri fotoğraflıyor ve ilerliyoruz. Ancak bu süreç hiçbir zaman rutinleşmiyor; ortam, sürekli olarak bir tehlikenin bizi izlediğini hissettiriyor. Oksijen kablosunun sınırlamaları, kablonun nesneler arasında dolanması ve zaman zaman onu bırakmak zorunda kalışımız, oyun içi gerilimi sürekli diri tutuyor. Özellikle sınırlı hava tankı ile yapılan keşifler, oyunun en gergin anlarını oluşturuyor.

Still Wakes the Deep: Siren's Rest incelemesi

Still Wakes the Deep: Siren’s Rest deneyiminin çevresel anlatımı da oldukça başarılı. Yüzeye çıkması imkânsız bir platformun çürümüş, ezilmiş, pas içindeki kalıntıları arasında gezinirken, bir zamanlar orada yaşayan insanların geride bıraktığı eşyalarla karşılaşıyorsunuz. Mekânlar yalnızca oyun alanı değil, geçmişin sessiz tanıkları hâline geliyor. Bu atmosferik anlatım, Lovecraft etkili korku ögeleriyle birleşerek oldukça tedirgin edici bir deneyim sunuyor. Oyuncuya verilen tek görev hayatta kalmak gibi görünse de, asıl amaç kapanmamış bir hikâyeyi tamamlamak.

Bununla birlikte ek paket, oynanış süresi açısından oldukça sınırlı – 90 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanabiliyor. İçeriğe dair yapılan resmi açıklamalarda 2-3 saatlik bir deneyimden söz edilse de, detaylı bir keşif yapan oyuncular bile bu süreye nadiren ulaşıyor. Hikâye açısından baktığımızda, bazı sorulara gerçekten de cevap verilmiyor ve oyun, bu eksikliği “belirsizliğin doğası” olarak sunuyor. Ancak her oyuncunun bu tür açık uçlu sonlara sıcak bakmadığı da bir gerçek. Bazı oyuncular için bu durum hikâyeyi zayıflatabilir.

İçeriğin teknik durumu genel anlamda iyi olsa da küçük pürüzler mevcut. Özellikle bazı sahnelerde kameranın duvarın içine girmesi gibi görsel hatalar zaman zaman oyuncuyu atmosferden koparabiliyor. Bir kere yaşanan çökme problemi dışında ciddi bir hata rapor edemem. Oyunun kısa olması bu sorunların etkisini azaltıyor elbette, ancak teknik anlamda daha da pürüzsüz olsaydı, deneyim daha akıcı bir hâl alabilirdi. Geliştirici ekip, genel anlamda iyi iş çıkartmış ancak cilalama aşamasında bazı detaylar gözden kaçmış gibi.

Ses tasarımı ise Still Wakes the Deep: Siren’s Rest deneyiminin en güçlü yanlarından biri. Mhairi’nin panik hâlindeki solukları, etraftaki metalin inlemeleri, su altı baskısının uğultusu… Tüm bu sesler, korku unsurlarını güçlendirmekte önemli rol oynuyor. Özellikle oksijenin azaldığı anlarda karakterin nefes alış verişleri, gerçek bir boğulma hissi yaratıyor. Oyunu İngilizce’nin Birleşik Krallık varyantında oynamak, atmosferin bir parçası olan İskoç aksanlarını duymak açısından tavsiye ediliyor. Bu küçük detay bile oyuncunun dünyaya daha fazla bağlanmasını sağlıyor.

Still Wakes the Deep: Siren's Rest incelemesi

Görsel anlatım anlamında Still Wakes the Deep: Siren’s Rest oldukça başarılı. Enkaz hâline gelmiş petrol platformu, detay seviyesi yüksek bir şekilde modellenmiş. Her kıvrım, her kırık boru veya düşmüş eşyayla anlatım güçlendirilmiş. Kırmızı işaret fişekleri ile yönlendirme yapılması, oyuncuya yol gösterirken atmosferi de destekliyor. Ayrıca çarpık yapılar ve dar geçitler, hem navigasyon açısından oyuncuya meydan okuyor hem de klostrofobi duygusunu pekiştiriyor. Oyunun görsel dili, ilk oyunun stilini korurken kendi dokunuşlarını da eklemeyi başarıyor. Oyunun en zayıf yönlerinden biri ise ne yazık ki kaçış sahneleri olarak karşımıza çıkıyor.

Bu sahneler oyuncuyu ani reflekslere zorlarken, genellikle deneme-yanılma yöntemiyle geçilebiliyor. Bu da oyuncuda bir noktadan sonra “gereksiz zorlayıcılık” hissi yaratabiliyor. Özellikle korku oyunlarında bu tip sahnelerin temposu çok kritik; ek paket ise bu dengeyi zaman zaman kaçırıyor. Bu sahneler atmosferi yükselteceğine, oyuncuyu oyunun dışına atma riskini taşıyor. Eğer daha kontrollü ve alternatifli bir yapı sunulsaydı, bu sekanslar çok daha akılda kalıcı olabilirdi. Yine de içeriğin genel anlatı yapısı, oyuncuyu önceki oyuna olan duygusal bağla yakalamayı başarıyor.

Mhairi’nin kayıp babasına duyduğu özlem, bir yandan korkuyla iç içe geçiyor, bir yandan da yavaş yavaş kabullenmeye dönüşüyor. Son sahnede sunulan duygu yoğunluğu, hikâyesel kapanış açısından etkileyici. Ana oyunu tamamlamış ve hikâyeye duygusal bir yatırım yapmış olan oyuncular için, Siren’s Rest’in finali anlamlı ve duygusal bir nokta olabilir. Siren’s Rest, Still Wakes the Deep hayranlarına hitap eden, kısa ama anlamlı bir içerik sunuyor. Uzun ömürlü ya da tekrar oynanabilir bir deneyim olmasa da, atmosferik anlatımı ve karakter odaklı hikâyesiyle dikkat çekiyor.

Teknik kusurlar ve oynanış sınırlandırmaları, bu deneyimin büyüsünü zaman zaman gölgede bıraksa da, ek paket genel olarak tatmin edici. Eğer önceki oyunu sevdiyseniz, bu eklenti paketine göz atmanızda fayda var. Sonuç olarak, bu içerik, önceki oyunun ruhunu koruyan, karakter derinliği taşıyan ama tam anlamıyla yeni bir şey sunmakta zorlanan bir yapım. Oynanışı kısa, atmosferi yoğun, etkisi ise izleyiciye göre değişebilir. Cevapsız kalan sorular, tamamlanmamış hissettiren anlatım ve teknik aksaklıklar bu deneyimin önünde engel olsa da, oyun sonunda bir kez daha şunu düşündürüyor: Gerçek korku, bazen sadece cevapsız kalan sorularda saklıdır.

Still Wakes the Deep: Siren's Rest incelemesi
Still Wakes the Deep: Siren's Rest
Olumlu
Yoğun atmosfer ve klostrofobik tasarım.
Ses tasarımı ve aksan kullanımı.
Mhairi karakterinin duygusal yolculuğu.
Lovecraft etkili korku öğeleri.
Görsel tasarım detayları ve çevresel anlatım.
Olumsuz
Oyun süresi beklentinin altında.
Kaçış sahneleri zorlayıcı ve tekrar odaklı.
Kameranın duvar içinden geçmesi gibi teknik hatalar.
Yetersiz oynanış çeşitliliği.
Bazı sorular cevapsız kalıyor.
5