Len’s Island, hayatta kalma odaklı oyunların tanıdık formülünü alıp, kendi tonunu yaratmaya çalışan bir yapım. Oyunun temelinde keşif, üs kurma, kaynak toplama ve düşmanlarla savaş gibi klasik öğeler var. Ancak bu temel yapıların birleşimi, bir bütün halinde tutarlı ve keyifli bir deneyim sunmakta zorlanıyor. Yüzeyde oldukça renkli ve ilgi çekici duran bu oyun, derinlemesine incelendiğinde birçok eksiklikle yüzleşiyor. Bununla birlikte, oyunun ilk dakikaları oyuncuya umut vadediyor ve görsel stil ile cazibe yaratmayı başarıyor.
Oyun, bir meteorun dünyaya çarpmasıyla başlayan hikâyesiyle atmosferini kurmaya çalışıyor. Bu meteorun getirdiği “lightstone” adlı madde, eski bir uygarlığın yükselmesine ve çöküşüne neden olmuş. Şimdi insanlar bu gücü yeniden keşfetmiş durumda, ancak bu madde onları karanlık yaratıklara dönüştürüyor. Biz de Len adında çıplak ayaklı bir karakter olarak, bu eski uygarlığın kalıntılarına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Kulağa gizemli ve epik gelebilir, ancak bu anlatı sadece giriş kısmında kalıyor ve oyunun ilerleyen aşamalarında hiçbir şekilde anlamlı bir derinlik sunamıyor. Hikâye yapısı temel alınıp geliştirilseydi çok daha etkileyici olabilirdi.
Görsel olarak Len’s Island oldukça tartışmalı bir noktada duruyor. Oyun, stilize bir yaklaşımı tercih ediyor; ışık efektleri başarılı, farklı biyomlar ve karakter tasarımları çeşitlilik sunuyor. Ancak performans tarafında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Oyunun sistem gereksinimleri açıkça belirtilmemiş ve birçok oyuncu ekran kartlarının yetersiz olduğu uyarısıyla karşılaşıyor. Bu durum, yalnızca entegre kartlarda değil, harici ekran kartlarında da görülüyor. Optimizasyonun eksikliği, hem kullanıcı deneyimini baltalıyor hem de donanıma yük bindirerek anlamsız kaynak tüketimine yol açıyor. Güncellemelerle bu sorunlar kısmen düzeltilebilir ancak şu an için önemli bir problem.
Len’s Island oyununun ses tasarımı ise görsel tasarımından bile daha yetersiz. Oyunda seslendirme bulunmuyor, bu bağımsız projeler için anlaşılabilir bir eksiklik. Ancak genel müzikler zayıf, atmosferi destekleyecek kadar güçlü değil. Arka planda çalan melodiler akılda kalıcı olmaktan uzak, efektlerse sadece işlevini yerine getiriyor. Oyunu ses kapalı oynamakla açık oynamak arasında neredeyse bir fark olmaması, ses tasarımının oyunun deneyimine katkı sunmadığını gösteriyor. Ses atmosferinin güçsüz kalması, oyuncunun dünyaya olan bağını da azaltıyor.

Oynanış tarafında, Len’s Island yapıtının en çok tartışılacak yönlerinden biri karşımıza çıkıyor. Temel döngü: Kaynak topla, üs inşa et, seviye atla. Bu formül işliyor ama oldukça yavaş ve çoğu zaman “grind” hissi yaratıyor. Üs kurma mekaniği sade ve kullanıcı dostu olsa da, ekipman gelişimi için gereken malzemeleri bulmak fazlasıyla zaman alıyor. Bu durum, özellikle solo oynayan oyuncular için can sıkıcı olabiliyor. Bazı görevler ya çok zorlu ya da tek başına yapılması neredeyse imkânsız. Dolayısıyla, ilerleme motivasyonu zamanla zayıflayabiliyor.
Len’s Island oyununu ilginç yapan sistemlerden biri ise “Harvest Moon” isimli dönemsel etkinlikler. Bu dönemlerde, tıpkı V Rising içerisindeki “Blood Moon” gibi, canavarlar oyuncunun üslerine saldırıyor. Bu olaylar sırasında savunma sistemleri, tuzaklar ve duvarlar devreye giriyor. Ancak bu noktada da denge problemi yaşanıyor: oyuna çok oyuncu eklenince düşman sayısı da ciddi oranda artıyor ve sistem oyuncuyu cezalandırmaya başlıyor. Ayrıca bu saldırılar sırasında oluşan kaos, bazı yapısal hataların ve eksik animasyonların da daha belirgin hale gelmesine neden oluyor.
Bu gibi durumlarda, Len’s Island içerisinde genellikle Harvest Moon süresince yer altı bölgelerine kaçılıyor. Bu da bir strateji elbette; üslerin zarar görmesi engelleniyor. Ancak yer altına kaçmak XP kaybına neden oluyor. Yani, oyuncu ya üslerini riske atacak ya da seviye atlamayı erteleyecek. Yer altı bölgeleri keşif açısından zengin olsa da, navigasyon zorlukları yüzünden keşif deneyimi bozuluyor. Haritanın yetersizliği ve çıkış noktalarının karışıklığı, oyuncuda gereksiz bir yönsüzlük hissi yaratıyor ve deneyimi ciddi bir şekilde baltalıyor bana soracak olursanız.
Yine de üs kurma mekanikleri yalnızca işlevsellik değil, estetik açıdan da oyuncuya özgürlük sunuyor. Mobilya yerleştirme, iç mekân dekorasyonu ve dış cephe düzenlemesi gibi özellikler sayesinde oyuncular sadece sağlam bir barınak değil, aynı zamanda kişisel tarzlarını yansıtan bir yaşam alanı da yaratabiliyor. Bu sistem özellikle yaratıcı oyuncular için tatmin edici bir alan sağlıyor. Ne var ki, dekoratif öğelerin neredeyse hiçbirinin oynanışa etkisi yok ve bu da estetik odaklı çabaların ödüllendirilmediği hissini doğurabiliyor.

Yer altı alanları genel olarak atmosferik olsa da, yön bulmayı zorlaştıran tasarımı ve zayıf yönlendirmeler yüzünden oyuncular bir noktadan sonra keşfetmekten vazgeçebiliyor. Ayrıca, “Balrog çıkar mı acaba?” hissi veren karanlık atmosfer, her zaman yeterli gerilim yaratmıyor. Düşmanlar çeşitlilik sunmaktan uzak, çoğunlukla slime’lar ve “void monster” adı verilen yaratıklardan oluşuyor. Savaş ise tamamen tıklama üzerine kurulu: “Tıkla, ya sen düş ya onlar.” Bu da aksiyon hissini baltalayan basit bir yapıya yol açıyor. Bu yapı, savaşların heyecanını düşürüyor.
Bunun ötesinde, Len’s Island içerisinde karakter ilerlemesi oldukça sorunlu. İlerleme karaktere bağlı ama ortak oturumlara katıldığınızda, bir oyuncunun ilerlemesi diğerlerini de etkiliyor. Bu da “co-op” tipi oynanışı cezalandıran bir sisteme yol açıyor. Örneğin, bir arkadaşınızın dünyasına katıldığınızda, onun tamamladığı görevler sizin için de tamamlanmış sayılıyor. Kendi dünyanıza döndüğünüzde ise o görevleri yapamıyorsunuz. Dolayısıyla arkadaşlarınızla birlikte oynarken bile, kişisel ilerlemenin eksikliği hissediliyor. Bu da co-op oynamayı biraz baltalıyor.
Harita sistemi yetersiz ve adaların isimlendirilmesi gibi basit işlevler bile sağlanmamış. Haritadaki yerleri işaretlemek sadece birkaç ikonla mümkün ve bu da oyuncunun kendi ilerlemesini takip etmesini zorlaştırıyor. Üstelik oyundaki karakterin geldiği bölge, oyun başında seçiliyor ama bu seçimin ne oynanışa ne de hikâyeye bir etkisi var. Harita üzerinde daha detaylı bir yönlendirme ve simgeleştirme sistemi, keşfi çok daha tatmin edici hale getirebilirdi.
Hikâye anlatımı ise oyunun en zayıf noktası. Açılışta bir sinematik sunuluyor ama bu sinematikte anlatılan hikâyenin oyunun geri kalanıyla neredeyse hiç bağlantısı yok. Oyunda nadiren karşılaştığınız satıcılarla yapılan kısa konuşmalar haricinde, herhangi bir diyalog ya da karakter gelişimi yok. Çevresel hikâye anlatımı iddiası da boş çıkıyor. Eski uygarlığa dair taş tabletleri incelemek dışında bir şey yapmıyoruz ve bu tabletlerdeki gizemli yazıların çözülmesi bile oldukça yüzeysel. Özellikle hikâye seven oyuncular için bu büyük bir eksiklik oluşturuyor.

Len’s Island oyununun çok oyunculu yönü de başarısız. Oyuncu sayısı arttıkça oyun daha zor hale geliyor ama karşılığında daha keyifli bir deneyim sunulmuyor. Ayrıca oyun arkadaşlarınızla sürekli aynı anda oynamanızı istiyor; karakter ilerlemesi birbirine bağlı. Bu da hem zamana hem de sabra ihtiyaç duyan bir sistem yaratıyor ve oyuncu havuzunu sınırlıyor. Grup koordinasyonu gerektiren bu yapı, spontane oyun oturumlarını da zorlaştırıyor.
Optimizasyon problemleri, zayıf hikâye, kötü ses tasarımı ve kopuk sistemler birleşince ortaya potansiyeli yüksek ama hayal kırıklığı yaratan bir oyun çıkıyor. Len’s Island oyununun vadettiği açık dünya hayatta kalma deneyimi, her ne kadar bazı bölümlerde kendini göstermeye çalışsa da teknik ve yapısal eksiklikler yüzünden tam anlamıyla parlayamıyor. Bu durum, incelediğim bu video oyununun uzun vadeli başarı şansını ciddi biçimde etkiliyor.
Len’s Island, temel oyun mekaniği açısından oyuncuya bazı keyifli anlar sunabilir. Özellikle üs inşası ve dekorasyon sistemleri, yaratıcı yönü güçlü oyuncular için cezbedici olabilir. Ancak bu öğeler bile diğer eksikliklerin gölgesinde kalıyor. Eğer geliştirici ekip güncellemelerle sistemleri iyileştirirse, oyun potansiyelini kısmen gerçekleştirebilir diye düşünüyorum efendim.
Sonuç olarak, Len’s Island, büyük hayallerle yola çıkmış ama bu hayalleri gerçekleştirecek donanıma sahip olmayan bir yapım. Oyun içindeki bazı mekanikler işlevsel olsa da, bunların çoğu diğer mekaniklerle çelişiyor veya onları baltalıyor. Görsel olarak cazip, ama teknik olarak yetersiz bir oyun olan Len’s Island, ancak düşük beklentilerle oynandığında zaman zaman eğlenceli anlar sunabilir. Daha iyi bir deneyim için ciddi yapısal iyileştirmelere ihtiyaç duyuyor.