Yasha: Legends of the Demon Blade, klasik aksiyon roguelike formülünü alıp, Japon folkloruna dayalı bir anlatı ve stilize bir dövüş sistemiyle birleştiriyor. Oyunun öne çıkan yönü, karakter odaklı üç ayrı hikâyeyi tek potada eriterek farklı perspektiflerden benzer olayları aktarması. Ancak bu anlatı denemeleri, her ne kadar özgün bir yapı sunsa da, tekrara dayalı yapısı ve sınırlı içerik çeşitliliği yüzünden her oyuncuya hitap etmeyebilir.
Yasha: Legends of the Demon Blade oyununda üç farklı karakterin gözünden anlatılan üç ayrı kampanya bulunuyor: Sara, Taketora ve Shigure. Her biri, aynı olay örgüsü içinde farklı bakış açılarıyla mücadele ederken, ana düşmanları olan Dokuz Kuyruklu Tilki’nin yarattığı kaosu sona erdirmeye çalışıyor. Shigure daha çok klasik samuray havasında, Sara çılgın bir ikili kılıç ustası, Taketora ise menzilli okçuluk odaklı dövüşen ağır vuruşçu bir karakter. Bu karakterler sadece dövüş stilleriyle değil, kişilikleri ve hikâyedeki rolleriyle de birbirinden ayrılıyor. Shigure, diğer kampanyalarda da rol alarak oyunun merkezinde konumlanıyor.
Savaş sistemi, aslında Yasha: Legends of the Demon Blade oyununun en güçlü yönlerinden biri. Hafif ve ağır saldırılar, kaçınmalar, kombolar ve zamanlamaya dayalı parry mekaniğiyle harmanlanan dövüş, tatmin edici bir hisse sahip. Parry sistemi affedici: Düğmeye basılı tutup, doğru anda bırakarak savunmadan saldırıya geçmek mümkün. Özellikle başarılı zamanlanmış bir karşı hamlenin ardından gelen “Mystic Art” saldırısı görsel ve mekanik olarak oldukça tatmin edici.
Her karakter iki farklı silah taşıyabiliyor ve bu silahlar oldukça çeşitli. Örneğin Shigure, belirli aksiyonlar sonucu kendisini kalkanla koruyan bir kılıca sahip olabilirken, Sara’nın özel silahlarından biri, düşmana doğru yapılan ataklarla yerde enerji biriktirip sonrasında bu enerjiyi patlatarak geniş alana hasar veriyor. Taketora ise ok ve yakın dövüş arasında geçiş yaparak çift yönlü strateji kurmayı gerektiriyor. Ancak karakterler arasında bazı silahlar fazlasıyla benzer özellikler taşıyor, bu da Yasha: Legends of the Demon Blade içerisinde uzun vadede çeşitlilik hissini zayıflatabiliyor.

Yasha: Legends of the Demon Blade içerisinde oynanış döngüsü oldukça net: Düşmanlarla dolu odaları temizliyorsunuz, ardından geçici güçlendirmeler veya kaynaklar kazanıyorsunuz, mini bölüm sonu canavarları ve ardından ana boss geliyor. Ardından da Demon Festival adı verilen dinlenme alanında mola veriliyor. Bu alanda çorba içip can yenileyebilir, rastgele görevlerle özel ödüller kazanabilir veya toplanan malzemelerle yemek pişirerek sonraki bölüme hazırlanabilirsiniz. Ancak tüm bu güçlendirmeler sadece mevcut koşuya özel; öldüğünüz anda her şey sıfırlanıyor.
Yasha: Legends of the Demon Blade oyununun bir başka güçlü yanı ise farklı oynanış tarzlarına izin veren yapı sunması. İster doğrudan çatışma seven biri olun, ister savunma ve parry üzerine kurulu taktiksel bir yapı arayın, oyun bu tercihleri karşılayacak esnekliğe sahip. Her karakterin başlangıç istatistikleri ve özel silah seçenekleri, farklı stratejilere alan açıyor. Ayrıca karakterler arasında geçiş yapıp tekrar oynayarak hem dövüş dinamikleri hem de anlatım açısından yeni şeyler keşfetmek mümkün. Ancak bu esnekliğin uzun vadeli tatmin sunabilmesi için gelecekte daha fazla karakter, düşman ve bölge eklentisiyle desteklenmesi şart bana soracak olursanız.
İşte bu noktada roguelike doğasına uygun olarak kalıcı ilerleme sistemi devreye giriyor. “Soul orb” adı verilen kaynaklarla kalıcı yetenekler açılabiliyor, ikinci bir can, fazladan dash, otomatik iyileşme gibi bonuslar edinilebiliyor. Ayrıca dövüşlerde toplanan parçalarla yeni silahlar üretilebiliyor ve bunlar geliştirilerek gelecekteki koşulara avantaj sağlıyor. Bu sistemler, Yasha: Legends of the Demon Blade oyununda tekrar eden yapının yoruculuğunu bir nebze dengeliyor.
Ancak ne yazık ki Yasha: Legends of the Demon Blade oyununun zayıf noktaları bu döngünün dışına pek çıkamıyor. Her üç karakter de aynı üç bölgeden geçiyor: yengeç dolu sahil, doğaüstü yaratıklarla dolu orman ve buzlarla kaplı bir kalenin içi. Her seferinde neredeyse aynı düşmanlarla, aynı oda düzenlerinde karşılaşmak; farklı karakterlerle bile olsanız tazelik hissini köreltiyor. Özellikle boss savaşları için de çeşitlilik eksikliği göze çarpıyor. Her karakterin kendine özel düşmanlar yerine aynı bölüm sonu canavarları karşılaşması, yolculukların özgünlüğünü azaltıyor.

Hikâyeye gelirsek, bu noktada da biraz karmaşık bir tablo karşımıza çıkıyor. Bazı oyuncular için karakterlerin dramatik yolculukları ve geçmişleri etkileyici olabilir. Özellikle Shigure’nin gelişimi ve hikâyesinin üç kampanya boyunca derinleşmesi dikkat çekici. Sara’nın mizahi anlatımı da belirli anlarda hikâyeye eğlence katıyor. Ancak Yasha: Legends of the Demon Blade içerisindeki yazım dili zaman zaman yüzeysel, mizah denemeleri ise çoğunlukla zayıf kalıyor. Ayrıca İngilizce yerelleştirmede bazı diyalogların yapay veya düşük kaliteli hissedilmesi, atmosferi zedeliyor.
Görsel anlamda ise Yasha: Legends of the Demon Blade etkileyici bir tablo çiziyor. Edo dönemine özgü mimari detaylar, düşman tasarımları, renk paleti ve genel atmosfer başarılı bir sanat yönetimini işaret ediyor. Karakter animasyonları, özel saldırı efektleri ve genel UI tasarımı oyunun kalite hissini yükseltiyor. Performans tarafında ise büyük bir sorun yaşanmıyor, ancak bazı sunum hataları – ekranda kalan metinler gibi – oyuncuyu yer yer rahatsız edebilir.
Müzik ve ses tasarımı tarafında oyun, genel atmosferi tamamlayan yeterli bir iş çıkartıyor. Japon geleneksel enstrümanlarının modern ritimlerle harmanlandığı müzikler, savaş anlarında tempoyu yükseltiyor, kamp ateşi başında ise dinginleşiyor. Ancak melodik çeşitlilik sınırlı; bazı temaların birkaç koşuda kendini tekrar etmesi dikkatli kulaklara çarpabiliyor. Ses efektleri, özellikle kılıç darbeleri ve parry anlarındaki yankılamalar açısından başarılı. Karakter seslendirmeleri ise Japonca orijinal dilde iyi iş çıkarıyor, ancak İngilizce dublaj tercih edenler için kalite düşüşü yaşanabiliyor.
Sonuç olarak Yasha: Legends of the Demon Blade, iyi niyetli ama sınırlı bir deneyim sunuyor. Oynanışı keyifli, sistemi oturmuş, görsel stili güçlü. Ancak tekrar eden bölümler, sınırlı boss çeşitliliği ve zamanla körelmeye başlayan motivasyon yüzünden, en azından tüm karakter hikâyeleri bitmeden önce bir yorgunluk baş gösterebiliyor. Eğer roguelike türüne aşinaysanız ve güçlü bir dövüş sistemi arıyorsanız, bu oyun bu açlığınızı doyurabilir. Ancak daha derinlikli ve yenilikçi bir deneyim peşindeyseniz, başka kapılara yönelmeniz gerekebilir.