RoboCop: Rogue City – Unfinished Business, 2023 yılında beklenmedik şekilde iyi hissettiren ana oyunun bıraktığı yerden soğuk çeliğin tıkırtısıyla geri dönüyor. Teyon ekibinin yaptığı şey hâlâ çok net: 1980’lerin abartılı şiddetini, alaycı hicvini ve “insan mı makine mi?” sorusunu modern bir FPS iskeletine oturtup eğlenceyi öne çıkarmak. Bu bağımsız macera ise o formülü daraltıp, tek bir binaya (OmniTower) sıkıştırarak ritmi yoğunlaştırıyor.

Sürpriz derecede işe yarayan tarafı da bu: Sahne küçük ama yumruklar daha sert. Eski Detroit’in paslı romantizmi, OCP’nin parıltılı distopyasıyla aynı kadrajda kımıldıyor; sonuç ise “hiç bitmeyen B-movie rüyası” tadında 5–6 saatlik bir aksiyon deneyimi. Hikâye, paralı askerlerin OmniTower’ı ele geçirmesiyle tek nefeste açılıyor: OCP teknolojisi rehin, şehir sakinleri sözde “yan hasar”, asansörler katları tırmalarken Murphy görevi üstleniyor.

Bu, tanıdık bir Robocop klişesi gibi dursa da menüde yeni bir baharat var: Murphy’nin vizöründe belirip kaybolan gizemli bir ses. “Kamu düzenini koru” mottosunu didikleyen, özgür iradeyi kaşıyan, “Zoru seçmen program olduğun için mi, yoksa yaşadığını hissetmek için mi?” diye soran bu hayalet ses, tek katlı bir aksiyonu tek hamlede karakter parçasına çeviriyor. Bir bakışta tek cümlelik esprilere sığınan Murphy’nin insani kalıntıları öne çıkıyor; yazım mizahla ciddiyet arasındaki ipte şaşırtıcı bir denge kuruyor ve finalde, film serisini aratmayacak bir duygusal yükseliş yaratıyor.

“Tek bina mı?” diye burun kıvıranları OmniTower’ın labirenti karşılıyor. Her blok, kendi küçük temasıyla ayrışıyor; kimi katlarda şirket parıltısı, kimisinde betonun boğucu grisi, kimisinde ise güvenlik otomasyonunun mekanik paranoyası. Aralarda vatandaştan yardım çağrıları, arızalı kiosklar, olay yeri analizleriyle CSI moduna geçen mini sahneler, kurumsal lüksün altındaki çürümeyi gösteren küçük vinyetler gibi çalışıyor.

RoboCop: Rogue City - Unfinished Business incelemesi

On dakikayı aşmayan bu yan işlerin çoğu şart değil, ama katmanlı bir “lüks distopya” hissi bıraktığı kesin; Robocop evreninin kamp tınısını cilalayıp geri veriyorlar. İşin güzel yanı, yan görevleri sevmiyorsanız, kapıdan geçip gidebiliyor olmanız. “Sonra dönerim” lüksü, akışı pıhtılaştırmak yerine nefeslendiriyor; bölüm bittiğinde karşınıza çıkan puanlama ekranı ve kaçırdıklarınızı gösteren özet, dönüp dolaşmayı anlamlı kılıyor.

Bu tasarım, hem “tek seferlik speed-run” isteyen oyuncuya, hem de “her taşın altına bakayım” diyen benim gibi insanlara alan açıyor. Bu bağımsız ek paket, ana oyunun görece dağınık ritmini burada daha ekonomik kullanmayı başarıyor. Şimdi, gelelim Robocop olmaya… Hareket ağır, kasıtlı ve modern FPS standardında “raylı his” olmaya yakın ama işte Robocop da budur zaten. Kapıdan içeri girip, mermi yağmurunun içinden metal gibi yürümek, cephenin ortasında sakince şarjör değiştirmek, karşıdan koşanları bir bir devirmek…

Çatışmalar hızla “yürü, gör ve yok et” döngüsüne dönse de güç fantezisi o kadar tok sunuluyor ki temponun tekdüzeliği keyfe dönüşüyor. Bitirici hareketler (mesela adamı otomatlara çarpıp saçma, camdan fırlatıp yere gömme) hem gülümsetiyor hem de sahneye 1980’ler dönemini damlatıyor. Arada taklaya gelen animasyonlar, finisher tetiklenince patlayan minik hatalar var ama gümbür gümbür eğlencenin ortasında sineye çekmesi kolay pürüzler bunlar.

Silah cephesi Robocop imzasını koruyor: Auto-9 hâlâ odağın kalbi, odanın kaderini tek başına değiştiren bir yanıt gibi. Fakat yanına eklenen Cryo Cannon, pompalı seçenekler ve minigun, koridoru dönünce “kim temizlenecek?” sorusunu leziz bir katliam koreografisine çeviriyor. Yere düşen silahları toplarken “tam şunun üzerine nişan al” titizliği can sıkabiliyor; bazı modellerin abartılı uzun süren doldurması ise sahnede absürt bir komedi etkisi yapıyor; her yönden kurşun yerken sanki kahveni yudumlar gibi şarjör değiştiriyorsun; Murphy bu işte.

RoboCop: Rogue City - Unfinished Business incelemesi

Yapay zekâ tarafında tablo tanıdık: Düşmanlar çoğu zaman akıllı manevradan çok hadsizlikle geliyor, kimi abartılı animasyonlar geometriye takılıp ragdoll sirkine dönüşüyor. Fakat sayılar ve varyasyonlar, zekâ açığını bir yere kadar kapatıyor. Tavan taretleri + yer birlikleri ikilisi sizi sık sık çapraz ateşe alıyor; havalanan yeni drone türleri ve çelik zırhlı hedefler, basit “ileri yürü” döngüsünü zaman zaman önceliklendirme bulmacasına çeviriyor. O anlarda hasarı azaltan kalkanı zamanında açmak, oda temizliğinin ritmini belirleyen küçük bir taktik katman sağlıyor.

Geliştirme ve özelleştirme tarafında Auto-9’un devre kartına chip yerleştirme fikri korunmuş ama ek olarak küçük bir renk yönlendirme bulmacası da eklenmiş. Teoride hoş; avntajı açmadan önce birkaç nodu doğru hat üzerinden besleyip minik bir tatmin alıyorsunuz. Pratikteyse menüler yeterince iştahlı görünmediği için tempoyu duraksatıyor; “şimdi ne açıyorum ben?” anları yaşatabiliyor. Zırh yükseltmeleri ve yetenek puanları ise geç oyunda daha çok parlıyor; yükseltme ağacının ilham dozajı düşük olsa da karakterimizi “taş gibi” hissettirmeyi sürdürüyor.

RoboCop: Rogue City – Unfinished Business deneyiminin arayüz ve sunumu, markanın fantezisini besliyor. HUD, Murphy’nin gözlerinin arkasındaki o mavi-yeşil telemetri hissini canlı taşıyor; tehdit işaretleme, ilgi noktalarını vurgulama gibi küçük dokunuşlar nişangâhın altını bilgiyle dolduruyor. Kat planını gösteren harita/menü tarafı oldukça düz ama sahada aksiyon başladığında ekranın mekanik estetiği, filmdeki vizörün dijital soğukluğunu yakalıyor. Bu görsel kimlik, tek bina içinde bile sahne sahne farklı tatlar vermeyi başarıyor.

Teknik cephede, ana oyundan miras kalan pürüzler zaman zaman kafayı çıkarıyor. Finisher anında sapıtan düşman, kaplamaya takılan ragdoll, tetiğe bastığınız aralıkta şaşan animasyon… Bunların hiçbiri RoboCop: Rogue City – Unfinished Business deneyimini yıkmıyor ama “keşke bir optimizasyon veya cila turu daha görseymiş” demeden de geçilmiyor. İyisi ise bu bağımsız içeriğin odağı doğru olması: Kapsamı küçültüp, karakter–mekân hikâyesini büyütmek. Bu tercih, teknik pürüzleri tolere etmeyi kolaylaştırıyor; anlatım ve mizanpaj, sahneyi taşımayı başarıyor.

RoboCop: Rogue City - Unfinished Business incelemesi

RoboCop: Rogue City – Unfinished Business içerisindeki yan içerikler sadece birer atıştırmalık. Vatandaş talepleri, arıza giderme tipi mini oyunlar ve suç mahalli taramaları, hem Detroit’in absürt gerçekliğini besliyor hem de OmniTower’ın parlak camının arkasındaki kurumsal çürümeyi gösteriyor. Bittikten sonra size puan verip “kaçırdın ama sonra dönebilirsin” demeleri, tekrar değerini masa üstünde tutuyor. Zorunlu olmamaları harika; Robocop fantezisi bazen sadece kapıdan girip “tak tak tak” şeklinde ateş etmek ile ilerlemek istiyor.

Aksiyon koreografisinin can damarı, çatışma alanlarının dalgalarla (ve tetiklerle) yönetiliyor hissi vermesi. Düşman üretimi planlı; önce piyade, sonra taretler, en sonunda drone sürüsü derken oda “kaç saniyede toparladın?” sınavına dönüyor. Zırhın yetişmediği yerde kalkan, Auto-9’un yetmediği yerde alanı temizleyen ağır silahlar devreye giriyor. Bu akış, yapay zekânın sınırlılıklarını örtüp oyuncuyu küçük kararlarla diri tutuyor; Robocop olmak böyle bir şey.

Son düzlükte RoboCop: Rogue City – Unfinished Business, formülü yeniden icat etmiyor; iyi çalışan parçaları sıkılaştırıp “daha temiz bir çekirdek deneyim” sunuyor. Dar ölçek; karakter odaklı yazımı ve çevresel hikâye anlatımını öne çekiyor, devasa açık haritalarda sönüp gidecek anları mikroskobik kadrajda parlatıyor. Buna karşılık, ana oyundan hatırlanan yapay zekâ sığlığı ve zaman zaman baş gösteren teknik pürüzler hâlâ var. Yine de Robocop’un estetik ağırlığı, iri demirin gümbürtüsü ve OmniTower’ın tek mekânlık baskısı, bu içeriği “bir tur daha” dedirten bir paket yapıyor.

Özetle: RoboCop: Rogue City – Unfinished Business, ana oyunun tozunu alıp yeniden vitrinden çıkaran, eli yüzü düzgün bir bağımsız genişleme paketi. Özgür irade ve kimlik gibi serinin kalbini yoklayan temaları, tek ilmekli bir aksiyon şalına işlemesi hoş; silah hissi ve bitirici koreografiler “Robocop oldum” dedirtiyor. Menüde daha seri akış, finisher hatalarının törpülenmesi ve ufak optimizasyon dokunuşlarıyla parlatılacak çok yer var ama bu hâliyle bile Old Detroit’e dönüş, fanlar için net bir davet. RoboCop’un soğuk yüz siperliğinde hâlâ sıcak bir kalp atıyorsa, o ses sizi bir kat daha yukarı çağırıyor ve dürüst olalım; o çağrıya kulak tıkamak zor.

RoboCop: Rogue City - Unfinished Business incelemesi
RoboCop: Rogue City - Unfinished Business
Olumlu
OmniTower, ritmi sıkı ve gerçekten yoğunlaştırıyor.
Gizemli ses, Murphy’nin insanî tarafını ustaca öne çıkarıyor.
Auto-9 ve yan silahlar, güç fantezisini tok sunuyor.
Yan görevler isteğe bağlı, keşif ve tekrar değerini artırıyor.
Çatışma alanları dalgalarla akıyor, karar anları sürekli yaratıyor.
Robocop estetiği, HUD ve vizör sunumu etkileyici tutarlı.
Olumsuz
Yapay zekâ sığ; düşman davranışları sıkça saçmalayabiliyor maalesef.
Finisher ve ragdoll hataları tempoyu yer yer bozuyor.
Chip bulmacalı yükseltmeler menülerde gereksiz tempo kaybettiriyor.
Optimizasyon pürüzleri ve küçük hatalar deneyimi yer yer yıpratıyor.
Kısıtlı yenilik ve ana oyunun sorunları hâlâ sırıtabiliyor.
7

Etiketler: