MindsEye, Unreal Engine 5 isimli oyun motorunun gücünü göstermek üzere geliştirilen, gösterişli ama içi boş bir etkileşimli deneyim. Oyunun ilk bakışta yarattığı etki güçlü: Fütüristik bir Redrock City, neon ışıklar içinde bir rüya gibi parlıyor ve sinematik geçişler kaliteli bir aksiyon filmi havası sunuyor. Ancak bu etkileyici kabuğun altında, baştan savma bir oynanış, anlamsız bir hikâye ve potansiyelini harcayan bir yapım yatıyor; oyuncuya ilk 20 dakikada sunduğu vaatleri yerine getiremeyen bir proje olarak hafızalara kazınıyor. Gösterişli ama sahte bir deneyim sunan bu video oyunu, daha çok neyin eksik olduğunu sorgulatıyor bizlere.

MindsEye oyununa girdiğinizde ilk olarak bir Ziggurat mı yoksa bir piramit mi olduğu tartışılan bir yapının etrafındaki kısa bir diyalogla karşılaşıyorsunuz. Burada başrolümüz, tipik olarak Amerikan aksiyon sinemasından fırlamış, ukala ama yüzeysel bir karakter olarak tanıtılıyor. Ardından başlayan kovalamaca sahnesi, ilk etapta heyecan verici hissettiriyor. Bir kum fırtınası içerisinde düşmanlardan kaçarken, sürüş dinamiklerinin görece akıcı olduğu bir bölümle tanışıyoruz. Ancak bu sekansın sunumu harika olsa da, oynanış açısından hiçbir özgünlük barındırmadığı hemen hissediliyor. Neredeyse interaktif bir sinema sekansı gibi işliyor ve heyecan barındırmıyor.

Redrock City, ilk izlenimde etkileyici bir cyberpunk metropolü gibi görünse de şehirle gerçek anlamda etkileşime geçmeniz neredeyse mümkün değil. Gösterişli neon tabelalar, uçan arabalar ve büyük ekranlar yalnızca görsel bir fon işlevi görüyor. Bu şehirde dolaşmak, bir teknoloji demosunda yürümekten farksız. Oyuncunun şehirle kurabileceği bağ son derece yüzeysel; keşfetmeye değer anlamlı bir içerik yok. Yapay canlılık hissi vermeye çalışsa da mekanik bir boşluk hissi hâkim. Ayrıca karakterlerle (NPC) olan etkileşimlerin zayıf olması, dünyayı daha da cansız kılıyor.

Redrock City içerisinde geçirdiğimiz süre boyunca, ortamın etkileyici görselliğine rağmen yaşanan boşluk hissi, yalnızca keşfedilecek içerik eksikliğinden değil, aynı zamanda dünyadaki diğer karakterlerin yetersizliği ve düşük etkileşim seviyesiyle de ilgili. Şehirdeki karakterlerin çoğu ya hareketsiz ya da kısa, bağlamsız repliklerle sınırlı. Bu da oyuncuya gerçek bir dünyanın parçası olduğu hissini vermekte yetersiz kalıyor. Daha canlı, görev sunan ya da en azından tepki veren karakterler eklenmiş olsaydı, şehir çok daha ilgi çekici hale gelebilirdi.

Oyunun merkezinde yer alan hikâye ise büyük bir hayal kırıklığı. İlk başta politik ve sistem karşıtı bir gerilim havası veriliyor, hükümetin halka gerçekleri çarpıttığına dair temalar işleniyor gibi görünüyor. Ancak kısa süre sonra işler absürt bir bilimkurgu fantezisine evriliyor. Kontrolsüz genetik deneyler, yapay zeka komploları ve çılgın bilim insanları arasında savrulan senaryo, tonunu koruyamıyor ve ciddiyetini hızla kaybediyor. Özellikle ikinci yarıda anlatının anlamsızlaştığı ve tutarlılığını tamamen yitirdiği görülüyor. Anlatımın bu derece dağınık olması, karakterlerin motivasyonlarını da bulanıklaştırıyor. MindsEye, ilgi çekici yapısını kaybediyor.

Bir diğer önemli sorun ise oyunun tempo dengesizliği. Özellikle aksiyon sahnelerinden hemen sonra gelen yavaş tempolu, yönsüz diyalog anları, ilgi dağıtıyor. Oyunun hangi tonu benimsediği ve bunu nasıl sürdürmek istediği konusu baştan sona belirsiz. Kimi zaman çılgın bilim kurgu aksiyonuna, kimi zaman ise ciddi bir distopya anlatısına kayıyor. Ancak bu geçişler hiçbir zaman tutarlı değil, bu da deneyimin dağınık hissettirmesine neden oluyor. Duygusal yoğunluk yaratılmak istense de bu yapaylıktan öteye geçemiyor. Bu konuda olumlu bir şey söyleyebilmek çok güç.

Savaş mekanikleri ise neredeyse on yıl öncesinin oyunlarını hatırlatacak kadar basit ve cansız. Karakterimizin elindeki silahlar tepkisiz, düşmanlar ise yapay zekâ açısından son derece zayıf. Siper alma mekanikleri var ama işlevsellikleri tartışmalı. Savaş anları heyecan yaratmaktan çok sabır testi gibi hissettiriyor. Görsel efektlerin fazlalığına rağmen, çatışma sekansları neredeyse ilkokul seviyesi bir oyun tasarımına sahip. Savaşlar, görsel olarak etkileyici olsa da mekanik derinlikten tamamen yoksun. Bu yüzden MindsEye, övülecek pek de bir nokta bırakmıyor ellerde.

Yine de MindsEye bazı anlarda potansiyelini hatırlatıyor. Örneğin, belirli görevlerde kullanılan özel araçlar veya sinematik geçişler, prodüksiyon kalitesinin yüksekliğini gösteriyor. Ancak bu anlar çok kısa ve çok seyrek. Özellikle de “Snow Crash” isimli bir görev, temel olarak ilginç bir fikir taşıyor — bilinç aktarımı ve sanal gerçeklik temaları işleniyor — ancak anlatım o kadar zayıf ki potansiyel boşa gidiyor. Görevler oyuncuyu motive etmek yerine, sadece zorunlu bir görev listesi gibi hissettiriyor.

Yan görevler, oyunun özen eksikliğini en net gösteren unsurlardan biri. Örneğin, bir görevde kontrol ettiğiniz araç bir inşaat ekipmanına dönüşüyor, ama bu değişiklik oyunun temposunu aniden düşürüyor ve anlamsız hale getiriyor. Görev dizaynı çoğu zaman plansız ve bağlamsız hissediliyor. Oyuncuya ne yapması gerektiği çoğu zaman açık değil, hatta bazen görev tasarımı o kadar kopuk ki ilerlemek için ne yapmanız gerektiğini deneme yanılma yoluyla buluyorsunuz. Bu durum, anlatının temposunu da olumsuz etkiliyor. Daha fazla rehberlik sağlayan bir yapı tercih edilebilirdi.

Son olarak, MindsEye oyununun interaktiflikten uzak sahneleri ve oyuncuyu pasif izleyici konumuna sokan sekansları da büyük bir sorun. Bazı bölümler neredeyse tamamen QTE (Quick Time Event) ile sınırlı, bazıları ise sadece sinematik takibi içeriyor. Oyuncu, karakterin içinde olduğu olayları yönlendirmek yerine sadece izliyor. Bu durum, zaten zayıf olan oynanışı iyice geri plana atıyor ve oyuncunun bağ kurmasını engelliyor. Oyun, interaktifliğin avantajlarını kullanmak yerine sinematik olmaya çalıştıkça etkisini yitiriyor ve hoş bir deneyim sunmuyor.

Teknik tarafta ise işler çok daha karmaşık. Unreal Engine 5 isimli oyun motorunun gücü sayesinde bazı sahneler sinematik bir kaliteye ulaşıyor, ancak optimizasyon ciddi sıkıntılar barındırıyor. Frame rate dalgalanmaları, uzun yükleme ekranları ve bazı animasyon hataları, deneyimin tutarlılığını zedeliyor. Özellikle orta seviye sistemlerde oyunun akıcı çalışması zor görünüyor. Bazı noktalarda karakterler ortamla etkileşime girmeyi bile başaramıyor. Teknik açıdan gösterişli olsa da işlevsellik büyük oranda eksik. Oyun, çok ciddi optimizasyon problemlerine ve sayısız oyun içi hataya sahip.

Ses tasarımı tarafında da benzer bir eksiklik mevcut. Bazı anlarda etkileyici müzikler duyulsa da genel olarak ses atmosferi yetersiz. Karakter seslendirmeleri yapay, arka plan sesleri ise çoğu zaman yok denecek kadar az. Bu da zaten kopuk olan anlatı dünyasına daha da yabancılaşmanıza neden oluyor. Özellikle diyalogların yapaylığı, karakterlerin inandırıcılığını tamamen ortadan kaldırıyor. MindsEye oyununun sesle atmosfer kurma çabası başarısız kalıyor.

MindsEye oyununun en dikkat çekici yönlerinden biri olan “oyun içinde oyun” sistemi — yani yapıtın Everywhere adlı daha büyük projenin içinden erişilebilir olması — vaatkâr bir fikir gibi görünse de bu fikirden doğan ürün henüz inandırıcı değil. Everywhere platformunun ne olduğu bile belirsizken, bunun gibi bir yapımın ona nasıl katkı sunacağı konusu daha da karmaşık hale geliyor. Proje vizyon olarak etkileyici olsa da uygulama tarafında büyük bir kafa karışıklığı mevcut. Henüz fikir aşamasında kalmış bir prototip hissi veriyor. Zaten alakalı bir şey de oyun içinde henüz yok.

Genel anlamda MindsEye, gösterişli ancak derinliksiz bir deneyim sunuyor. Sanki bir oyun tasarımı değil, bir oyun sunumu yapılmış gibi. Sinematik geçişler ve atmosferin arkasında, oynanış anlamında hiçbir şey bırakılmamış. Bu yapım, Unreal Engine 5 isimli oyun motorunun ne kadar güçlü olduğunu göstermek için yapılmış etkileyici bir demo olabilir ama kesinlikle hatırlanacak bir oyun değil. Oyuncuyu içine çekmek yerine dışarıda bırakan yapısı, tüm potansiyeline ket vuruyor. Bu yüzden, yalnızca teknik bir gösteri aracı olmaktan öteye geçemiyor.

Yapımcıların vizyonu büyük, bunu hissedebiliyorsunuz. Ancak iyi niyet ve teknik gösteri, bir oyunu kurtarmaya yetmez. Temel oynanış eğlenceli olmadıkça, senaryo mantıklı ilerlemedikçe ve dünya oyuncuya hitap etmedikçe, hiçbir grafik motoru bu boşluğu dolduramaz. MindsEye, bunu en acı şekilde kanıtlayan yeni bir örnek olarak oyun tarihindeki yerini alacak gibi görünüyor. Bu projeye ayrılan zaman ve bütçenin, daha iyi bir sonuçla değerlendirilebileceği düşüncesi hâkim.

MindsEye oyununun çıkışı, aynı zamanda oyun endüstrisinde görselliğin oynanışın önüne geçmesinin ne kadar tehlikeli olabileceğini de ortaya koyuyor. Oyuncular artık yalnızca görsel şovlar değil, anlamlı etkileşimler ve derin hikâyeler arıyor. Bu yüzden, gelecekte bu tip projelerin yalnızca grafik motoru tanıtımı olarak kalmaması için oynanış odaklı düşünülmesi şart. Aksi hâlde bunun gibi yapımların etkisi sadece tanıtım videoları ile sınırlı kalır. Oyun dünyasında kalıcı olmak için sadece parlak yüzeyler değil, sağlam temeller şart. Aksi halde bu oyun gibi dalga konusu olursunuz.

MindsEye incelemesi
MindsEye
Olumlu
Sinematik sunum etkileyici.
Unreal Engine 5 gücü hissediliyor.
Fütüristik atmosfer ve potansiyel.
Olumsuz
Oynanış son derece sığ.
Hikâye dağınık ve tutarsız.
Şehir etkileşimi yok denecek kadar az.
Yan görev tasarımları özensiz.
Teknik sorunlar deneyimi baltalıyor.
Ses tasarımı zayıf.
Everywhere entegrasyonu kafa karıştırıcı.
3

Etiketler: