Yakuza (veya yeni adı ile Like a Dragon) serisinin uzun ve köklü geçmişi, her yeni oyunla birlikte şaşırtmayı bir şekilde başarıyor. Ancak Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii, bu şaşırtıcılığı daha ilk dakikalarda mizah, abartı ve tematik tuhaflıkla tavan yaptırıyor. Ryu Ga Gotoku Studio, bu sefer bizi Hawaii açıklarında bir korsan hikâyesinin ortasına, hem tanıdık hem de absürt bir atmosferle bırakıyor. Başrolde ise Like a Dragon evreninin en eksantrik figürü var: Majima Goro.

Majima bu kez hafızasını kaybetmiş halde Rich Island kıyılarına vurmuş bir şekilde uyanıyor. Yanında genç bir çocuk, Noah, ve onun kedi kılığındaki kaplanı Goro var. Daha ilk dakikalardan itibaren oyunun tonunun ne olacağı açıkça belli: Bu bir ciddiyet iddiasında bulunan dramatik bir suç hikâyesi değil. Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii, kendini korsan ilan eden 60 yaşındaki bir eski yakuza kaptanının akıl almaz ve inanılmaz eğlenceli serüveni.

Hikâye, Majima’nın geçmişini hatırlama sürecine paralel şekilde ilerliyor ama asıl mesele bu değil. Asıl mesele, Hawaii açıklarında bir korsan olarak nam salmak, renkli karakterlerle tanışmak, tuhaf görevler almak ve bolca kahkaha atmaktan ibaret. Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii oyununun senaryosu bir noktadan sonra neredeyse Majima’nın hayal gücünün dışavurumu gibi hissettiriyor; bu kadar absürt olayın arka arkaya yaşanması başka türlü açıklanamaz.

Majima’nın bu oyundaki anlatıcı rolü, karakterinin önceki hallerinden daha da eğlenceli bir versiyonunu sunuyor. Oyuncuya doğrudan hitap eden, absürt olayları büyük bir ciddiyetle yorumlayan bu anlatım tarzı, hikâyeye mizahi ama aynı zamanda samimi bir hava katıyor. Kimi zaman hikâye anlatırken olaylara dair kendi yorumlarını katıyor, kimi zaman da boş boş baktığımız sahnelerde “Ben de hiçbir şey anlamadım!” tarzı tepkiler vererek oyuncuyla aynı düzleme geliyor. Bu, Majima’nın sadece oynanabilir karakter değil, aktif bir anlatıcı olarak konumlanmasını sağlıyor.

Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii oyununun diyalog sistemi, hem mizahi yazım dili hem de seslendirme performansları açısından oldukça güçlü. Özellikle de Japonca seslendirmeler, karakterlerin abartılı jestleriyle mükemmel bir uyum içinde. Majima’nın her repliği ya bir kahkaha attırıyor ya da “ne izliyorum ben?” dedirtiyor. Bununla birlikte, İngilizce altyazı çevirileri yer yer anlam kaymalarına neden olabiliyor. Yine de diyalogların temposu, karakterlerin enerjisi ve sahnelerin çılgın yapısı birleşince, oyuncunun dikkatini sürekli ayakta tutmayı başarıyor.

Görsel anlamda da Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii oldukça başarılı. Renkli paleti, iyi modellenmiş karakterler ve özellikle Hawaii manzaraları, oyuncuya egzotik bir tatil havası verirken, absürtlükle birleşince sanki animasyon film izliyormuş hissi yaratıyor. Özellikle Madlantis şehri gibi neon ışıklarla dolu bölgeler, tasarımıyla dikkat çekiyor. Teknik açıdan da oldukça cilalı; SSD önerisi dışında performans sorununa dair bir uyarı dahi yok PC tarafında. Konsollar da aynı.

Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii oyununun savaş sistemi ise klasik Like a Dragon oyunlarının “real-time beat ’em up” yapısına dönüş yapıyor. Majima, iki farklı stil kullanabiliyor: Mad Dog ve Sea Dog. Mad Dog, seriden tanıdığımız acımasız bıçaklı dövüş tarzı; Sea Dog ise ikili kılıçlar, tabanca ve kanca içeren bir korsan stili. Bu iki tarz hem oynanış açısından hem de animasyon kalitesiyle oyuncuya tatmin edici bir aksiyon sunuyor. Kendimizi bir korsan gibi de hissediyoruz.

Yine de Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii içerisinde bu sistemin bazı zayıf noktaları var. Özellikle kombo çeşitliliğinin sınırlı olması, zamanla savaşların tekrara düşmesine neden oluyor. Bazı özel hareketler (Heat Actions) her ne kadar görsel olarak etkileyici olsa da, tetiklenme anları tutarsızlık gösteriyor. Aynı şekilde gemi savaşları da eğlenceli başlasa da, uzun vadede stratejik derinlik sunmakta yetersiz kalabiliyor. Bu yüzden savaş anları sıkabiliyor.

Gemi savaşları, dört ana saldırı yöntemiyle çeşitlendirilmeye çalışılmış: ön makineli tüfek, yandan top atışı, gemiyle çarpma ve roket atar kullanımı. Bu sistemler eğlenceli olsa da çok uzun süre tekrarlandığında monoton hale gelebiliyor. Özellikle geminin başlangıçta oldukça yavaş olması, seyahatlerin zamanla zahmete dönüşmesine neden oluyor Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii içerisinde. Biraz sabır gerektiriyor ilk saatler.

Bununla birlikte gemi savaşları sırasında düşman gemilere biniş yapıp “20’ye 20” dövüş sahneleriyle karşılaşmak, Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii oyununun en eğlenceli anlarından biri. Bu sahneler, kara savaşlarıyla deniz temalı içerikler arasında güzel bir köprü kuruyor. Üstelik gemiyi ve mürettebatı kişiselleştirme imkânı, oynanışa hem mizah hem de taktiksel derinlik katıyor.

Mürettebat yönetimi ise Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii oyununun önemli sistemlerinden biri. Gemiye alınan her karakterin belirli artı ve eksi özellikleri bulunuyor. Bazıları top kullanmada iyi, bazıları ise bakım konusunda etkili olabiliyor. Doğru görev dağılımı yapmak, hem savaşta hem de adaları keşfederken avantaj sağlıyor. Ayrıca bazı karakterler, kaptan yardımcısı ya da subay olarak atandıklarında ekstra bonuslar kazandırabiliyor.

Adaların keşfi, sadece ganimet toplamakla sınırlı değil. Oyuncu buralardan elde ettiği prestij ile hikâyede ilerliyor, yeni görevler açıyor ve gemiyi yükseltiyor. Ganimet ve para sistemi büyük oranda bu keşiflere dayalı. Ayrıca aranan suçluların peşine düşüp onların ödüllerini toplamak da bir diğer gelir kaynağı. Bu sistemler, oynanışa canlılık katmakla birlikte grind hissi yaratmıyor.

Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii içerisindeki yan içerikler, bu oyunun serisinin alametifarikası olmaya devam ediyor. Oyunda klasik hale gelen bilardo, dart, golf, karaoke ve arcade oyunlarına ek olarak bu kez “sapık fotoğraflama” ve “çılgın teslimat” gibi mini oyunlar da var. Bazı mini oyunlar ne yazık ki önceki oyunlardan neredeyse birebir kopyalanmış olsa da korsan temasına adapte edilmeleri yeterince eğlenceli hissettiriyor.

Ayrıca Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii içerisinde neredeyse her şey kişiselleştirilebilir: Majima’nın kıyafetleri, gemi tasarımı, motorlu scooter’ı… Her biri için farklı görünümler ve tasarımlar açılabiliyor. Özellikle para toplamak sadece güçlenmek için değil, tarz sahibi olmak için de gerekli hale geliyor. Bu yönüyle oyun, içeriğe ulaşma motivasyonunu görsel ödüllerle destekliyor.

Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii yaklaşık 20-25 saatlik bir ana hikâye deneyimi sunarken, yan görevler, mini oyunlar, korsanlık sistemi ve ganimet avı eklendiğinde bu süre kolayca 60 saatin üzerine çıkabiliyor. Üstelik her yan aktivite, serinin klasik oyunlarında olduğu gibi ayrı ayrı özenle tasarlanmış. Bir yan görevde dans eden bir gorille dövüşürken, diğerinde devlet yetkililerine suşi kaçırıyorsun. Oyunun amacı gerçekçilik sunmak değil; oyuncuya, “Bu saçmalığın bir parçası olmak ister misin?” diye sormak. Cevabın evetse, bu içerikler bitmek bilmiyor.

Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii içerisindeki müzik sistemi de oldukça dikkat çekici. Oyuncu, mini oyunlar ve mağazalardan çeşitli oyunlardan tanıdık parçaları satın alıp, telefonuna hızlıca yükleyebiliyor. “Baka Mitai”den Persona 3 Reload yapıtına, hatta Angry Birds müziğine kadar geniş bir yelpazede şarkı dinlemek mümkün. Bu müzikleri scooter’da gezerken dinleyebilmek, oyunun sunduğu “yaşa ve eğlen” temasını pekiştiriyor.

Bu serinin evrenine daha önce girmemiş olanlar için Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii karmaşık bir bütünlük sunmuyor. Hikâye, Majima’nın hafıza kaybı üzerinden sadeleştirilmiş ve yeni oyuncular için de erişilebilir kılınmış. Önceki oyunlara yapılan göndermeler olsa da, bunlar hikâyeyi anlamak için zorunlu değil. Bu da oyunu yeni başlayanlar için erişilebilir hale getiriyor.

Öte yandan, serinin köklü takipçileri için anlatı tonunun bu kadar hafifletilmiş olması bazı hayal kırıklıklarına neden olabilir. Daha önceki oyunların dramatik yapısı, katmanlı karakter ilişkileri ve şaşırtıcı hikâye kurguları burada neredeyse hiç yok. Hikâye adeta Majima’nın bir hayali gibi ilerliyor; gerçeklikten kopuk, çılgın ve zaman zaman da anlamsız.

Ancak bu durum, oyunun eğlenceli olmadığı anlamına gelmiyor. Tam tersine, Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii, saçmalığın sınırlarını zorlayan ama bunu bilinçli şekilde yapan, ne olduğu konusunda en ufak şüphesi olmayan bir yapım. Majima’nın manyaklığı, bu evrene fazlasıyla yakışıyor ve bu seferki başrol tercihi, tonu belirleyen en önemli unsur.

Toparlamak gerekirse, Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii, serinin en ciddi oyunu değil ama kesinlikle en eğlencelilerinden biri. Mizah dozu, içerik zenginliği, oynanabilirlik kalitesi ve sürpriz dolu yan görevleriyle, oyuncuyu saatlerce meşgul edecek bir deneyim sunuyor. Ne olmak istediğini çok iyi bilen, sırf keyif için yapılmış ama bunu hakkıyla sunan bir oyun.

Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii incelemesi
Like a Dragon: Pirate Yakuza in Hawaii
Olumlu
Majima'nın başrol performansı.
Zengin içerik ve uzun oynanabilirlik süresi.
Mizah ve anlatım tarzı.
Gemi savaşları ve mürettebat yönetimi.
Detaylı özelleştirme sistemleri.
Seslendirme ve görsel sunum kalitesi.
Olumsuz
Savaş sisteminde tekrar riski.
Gemi savaşlarının yüzeyselliği.
Serinin dramatik anlatımından kopuş.
9