Towerborne, sosyal medyada çok fazla göz önünde olmayan ama Xbox Game Pass hizmetine eklenen oyunlar arasında yapılan rutin bir kontrol sırasında dikkat çeken bir yapım. Görsel olarak sunduğu ilk izlenim, eski tip yan kaydırmalı oyunlara olan nostaljiyi tetiklerken, modern dokunuşlarıyla da hemen ilgi uyandırıyor. İlk olarak 10 Eylül 2024 tarihinde bir Erken Erişim ürünü olarak çıkan oyun, birkaç ay önce Xbox Series X/S konsollarına da geldi ve Xbox Game Pass hizmetine dahil olarak çok daha geniş bir oyuncu kitlesine erişiyor.

Oyunun en dikkat çeken özelliklerinden biri Xbox Play Anywhere desteği sunması. Bu sayede Steam ve Xbox arasında çapraz platform desteğiyle de hem ilerlemenizi senkronize edebiliyor, hem de arkadaşlarınızla platform fark etmeksizin birlikte oynayabiliyorsunuz. Elbette incelemenin bu hali, oyunun halen Erken Erişim/Game Preview aşamasında olduğunu göz önünde bulunduruyor. Bu yüzden de yazımız bir inceleme değil, ön inceleme olarak geçiyor. Puanlandırma olmayacak.

Geliştirici koltuğunda, daha önce The Banner Saga serisiyle tanınan Stoic yer alırken, yayıncı tarafında Xbox Game Studios bulunuyor. Towerborne; bol ganimetli, aksiyon dolu ve bir yan kaydırmalı dövüş oyunu. Kendisi, görsel olarak etkileyici bir dünya sunuyor. Çayır çimenlerden tutun da karanlık ormanlara kadar geniş arka planlarda gezinirken oyun, sanat tasarımıyla oyuncuyu içine çekmeyi başarıyor. Oyun, kesinlikle gözlere hitap ediyor.

Oyunda, “Ace” adı verilen ve insanlığı korumak üzere ölümden döndürülmüş bir karakteri yönetiyoruz. Yolculuk boyunca tanışacağınız karakterler oldukça çeşitli ve renkli. Oyuncular, Sentinel, Rockbreaker, Pyroclast ve Shadowstriker olmak üzere dört farklı sınıftan birini seçebiliyor. Her sınıfın kendine özgü yetenekleri ve silahları var ve bu sınıflar oyun sırasında değiştirilebiliyor. Ayrıca her bir sınıfı ayrı ayrı seviye atlatmak mümkün.

Towerborne ön incelemesi

Towerborne içerisinde genel bir oyuncu seviyesi bulunmakla birlikte, biraz önce de söylediğim üzere sınıfların her biri için ayrı ayrı seviye sistemi yer alıyor. Görünümünüzü ve ekipmanlarınızı oynayış tarzınıza göre özelleştirme imkânı sunuluyor. Bu da karakter kişiselleştirmesini derinleştiriyor ve oynanışa anlamlı bir katman daha ekliyor.

“Ace”lerin merkezi konumunda olan Belfry adlı alan, görevlere çıkmadan önce uğranması gereken bir merkez işlevi görüyor. Burada diğer oyuncularla sosyalleşebilir, ekipmanlarınızı geliştirebilir, karakterinizi kişiselleştirebilir ve oyun dünyasındaki bazı karakterlerle etkileşime girebilirsiniz. Hikâye oldukça doğrusal ilerliyor ve derinleştirilmiş bir evren bilgisi sunma konusunda eksik kalsa da, temel evren bilgisi açısından yeterli. Geliştirici ekibin ilerleyen dönemde yapacağı güncellemelerle bu hikâyeyi genişletmesi bekleniyor.

Towerborne içerisinde Umbra adı verilen yardımcı karakterler de mevcut. Bu yardımcılar, sahip oldukları yeteneklerle yoğun düşman saldırıları karşısında size destek oluyorlar. Her bir Umbra’nın kendine özel kişiselleştirme seçenekleri ve yardımcı kabiliyetleri var. Düşman tipleri de çeşitlilik gösteriyor. Yakın dövüşçüler ve menzilli saldırılar yapanlar gibi farklı türlerde düşmanlara karşı mücadele veriyorsunuz. Düşmanların zorluk seviyesi ise renklerle ifade edilmiş: Yeşil kolay, mor orta ve kırmızı ise zor düşmanları temsil ediyor.

Keşif için yola çıktığınızda, ızgara yapısında geniş bir harita sizi karşılıyor. Her bir bölümü tamamlamak, genel ilerlemeniz açısından şart. Bazı bölgeler kalıcı olarak temizlenirken, bazıları tekrar tekrar oynanabiliyor. Bu tekrar oynanabilirlik sayesinde ganimet toplayabilir, seviyenizi yükseltebilir ve zorlayıcı görevler için hazırlanabilirsiniz. Ayrıca bazı bölgelerde “tehlike seviyesi” özelliği bulunuyor. Tavsiye edilen ekipman seviyelerine dikkat ederek bu zorluklara meydan okuyabiliyorsunuz. Towerborne, bu tip bilgileri güzelce aktarıyor size.

Towerborne ön incelemesi

Towerborne, dört kişiye kadar çevrimiçi ya da yerel eşli oyun desteği sunuyor. Yani, ister tek başınıza, ister arkadaşlarınızla birlikte oynayabilirsiniz. Haritada gezerken diğer oyuncularla karşılaşmak mümkün. Bu da oyuna sosyal bir dinamizm kazandırıyor. Oyunda kozmetik odaklı mikro ödemeler de mevcut. Ancak sevindirici şekilde, bu ürünlerin büyük bir kısmı oyun içi para birimiyle de satın alınabiliyor. Yani para harcamadan da karakterlerini kişiselleştirme şansı var.

Kontroller oldukça sezgisel ve basit başlıyor. Yan kaydırmalı yapısı sayesinde temel kontroller kısa sürede öğrenilebiliyor. Ancak karakteriniz geliştikçe yeni yetenek ve saldırılar da erişime açılıyor. Bu sistem, oyunu hem yeni başlayanlar hem de deneyimli oyuncular için erişilebilir kılıyor. Towerborne, bu noktada sürekli ileri adım attığı için kontroller sizi boğmuyor. Hemen, her şey öğreniliyor.

Ses tasarımı da oyunun genel atmosferine katkı sunan önemli bir parça. Özellikle müzikleri, Towerborne oyununun estetik yapısıyla oldukça uyumlu. Microsoft şirketinin yayıncı olması sayesinde içerik üreticileri için herhangi bir DMCA sorunu yaşanması beklenmiyor. Bu da oyunu canlı yayın ile sunmak ya da incelemek isteyen yayıncılar için artı bir avantaj.

Sonuç olarak Towerborne; estetik dünyası, özelleştirme olanakları ve atmosferik müzikleriyle etkileyici bir deneyim sunuyor. Zaman zaman “grind” hissi yaratabilen yapısına rağmen, ödüllendirici hissettirmeyi de başarıyor. Oyun, şu an için çizgisel bir hikâye sunsa da, gelecek güncellemelerle bu eksikliğin giderilmesi mümkün görünüyor. Xbox Game Pass üzerinde yer alması sayesinde ise deneyimleme eşiğini oldukça düşürüyor. Hem tek başına hem arkadaşlarla oynanabilecek, denenmeyi hak eden bir yapım.

Etiketler: