Neon Abyss, ilk oyununda neonla kaplı bir cehennemi saf dürtüye, hız ve kaosa teslim etmişti. İkinci oyun ise aynı sahnenin üstüne bir kat daha çıkarak “kaosu yönetecek bir plan” öneriyor. İlk dakikalardan itibaren hissettiğiniz şey, serinin sadece devam etmekle kalmayıp, kavramını yeniden tartması. Rastlantının org çalarken yaptığı o çılgın doğaçlama, bu kez bir partisyonla akıyor. Yani, Neon Abyss 2, “daha fazlası” olmaktan ziyade “daha niyetlisi” oluyor. Oyuncuya kendi deliliğini seçtiren bir tasarım sunuyor bizlere eğer bana soracak olursanız.
Bu niyetin en görünür işareti silahlarda. Evet, artık tabancalar ve tüfekler yok; yerlerini neon beyzbol sopaları, parry odaklı yakın dövüşler, duvara basıp seken saldırılar, bitki büyütüp patlatmalar, elemental ruhlar ve hatta minik ejderha yoldaşlar alıyor. “Shooter” etiketinin içi boşaltılmıyor; aksine “vurmanın” tanımı genişliyor. İlk başta tetiksiz kalmanın huzursuzluğu, birkaç oda sonra “siberpunk samuray” hissine dönüşüyor; kendi odanızı nasıl dağıtacağınızı artık siz belirliyorsunuz. Stil bulmuyorsunuz, inşa ediyorsunuz ve oyunun en büyük kırılma anı da bu.
Bu özgürlüğü çerçeveleyen üst katman ise Faith sistemi. Koşuya başlamadan önce bir “maske” seçip, koşunun felsefesini belirlersiniz. Kimi maske dükkân çeşitliliğini artırır, kimi Hatchmon işe almanızı açar, kimi kumar odalarını devreye sokar, kimisi de doğrudan başlangıç ekipmanınızı güçlendirir. İlk oyunda olmayan bu meta-planlama, “rastgele geleni topla” zihnini “önce temelini at, sonra yükselt” anlayışına çeviriyor. Karakter yapısı derinliği, sadece bulduğunuz eşyalarda değil, aynı zamanda koşudan önce verdiğiniz kararlarda da filizleniyor.
Eşya tarafında seri ruhunu koruyor. Neon Abyss 2 içerisinde saçma denebilecek kadar verimli sinerjiler, item cap olmadan üst üste binmeye devam ediyor. Patlama + zehir + Hatchmon sayısına göre skalanan bir “Hatchmon silahı” gibi kombinasyonlarla karakterinizi fizik kurallarına meydan okuyan bir yaratığa dönüştürmek mümkün. Fark şu: Neon Abyss kaosu kurmanıza izin veriyordu, Neon Abyss 2 ise kaosu küratör etmenizi bekliyor. Taban (silah/felsefe) doğru seçildiğinde, üstüne yığdığınız her şey daha anlamlı bir kuleye dönüşüyor.

Düşman cephesi bu kez affetmiyor ve bu iyi haber. Patronlar, canlarının üçte birini kaybettiklerinde orta turda yeni bir saldırı düzenine geçiyor ve oyun sizinle birlikte adapte oluyormuş hissi doğuyor. “Pattern ezberledim, hızlıca düşmanı eritirim” kolaycılığı, yerini sürekli ayar isteyen, adil ama eğlenceli bir mücadeleye bırakıyor. Şişirilmiş bir yapay zorluk değil yok ortada, daha çok kaosu yönetme iddiasının oynanıştaki karşılığını alıyorsunuz. Bir koşuda gülünç gözüken bir makine, bir sonraki koşuda homing füzelere dönebiliyor ve sizi başka bir plan yapmaya zorluyor.
Tüm bu yenilenmiş çizgide hareket kabiliyeti ve okuma da önem kazanıyor. Yakın dövüşün ritmi; duvar atlamaları, mermi sektirmeleri, kısa yüklenmeler ve zamanlamaya dayalı karşı vuruşlarla katmanlanıyor. Oda okumayı, düşmanın niyetini “renk–şekil–tempo” üçlüsünden anlamayı öğreniyorsunuz. Bu da bir sonraki maske ve eşya kararlarınıza veri oluyor: Yalnızca güçlü olmak değil, güçlü olduğunuz gücü doğru mekânda işletmek burada asıl tatmin edici şey.
Elbette bir erken erişim sürecinin doğal çapakları da var. Her kombinasyon parıldamıyor; bazı sinerjiler kâğıtta cazip görünse de pratikte sönük kalıyor, kimi “silah” tipleri düz geliyor. Oyunun “deneme–yanılma” sistemini ödüllendiren doğasına teslim olmazsanız, ilk saatlerde sandığınızdan sığ bir tabloyla da karşılaşabilirsiniz. Denge güncellemeleri ile her şey netleşecek gibi görünüyor ama şimdilik, cesur bir genişlik adına kaçınılmaz bir pürüz bedeli söz konusu.
Çok oyunculu (co-op) ise potansiyeliyle ışıldayan, şimdilik hafif pürüzlü bir şenlik. Dörde kadar oyuncu, tamamen farklı Faith/maske tercihleriyle aynı koşuda buluşup sinerjiyi çıldırtabiliyor; loot paylaşımı, rol dağılımı ve odak değişimi oyunu aynı anda hem kavga hem de işbirliği koreografisine çeviriyor. Fakat erken erişim gerçekleri saklanmıyor: Yer yer gecikme dalgaları, düşman senkron sorunları ve nadir çöküşler keyfin arasına giriyor. Yine de “çalıştığında” ortaya çıkan kaotik opera, bu modun nihai hâlinin çok parlak olacağını fısıldıyor.

Pacing ve ödül duygusu, ilk oyuna kıyasla daha saygılı ayarlanmış Neon Abyss 2 içerisinde. Rastlantı yine dizginleri ele alıyor ama siz dizginleri tutan eldiveni seçiyorsunuz; koşudan koşuya taşıdığınız plan, “kaybettim ama niye kaybettim?” sorusuna bir cevap veriyor. Oyun bir yandan geniş bir eğlence parkı, bir yandan da küçük strateji laboratuvarı gibi duruyor; ikisi arasındaki geçiş, tekrarı ödül gibi hissettiren ince bir ritim kuruyor.
Görsel–işitsel elementler ise bekleneni veriyor: Neon vurgular, metalik vurgu sesleri, atari salonu esintisi taşıyan efektler ve stilize “cyber-dungeon” planları, ekranı yormadan diri tutuyor. Kimlik, “The Binding of Isaac ile Risk of Rain oyunlarının çocuğu” benzetmesini hak edecek kadar tanıdık ama taklit değil; her oda açıldığında parlayan minik bir sürpriz, görsel sıkıcılığı savuşturuyor. Tek tük tempoda düşüş yaşansa da genel sunum, kaosun sahnesini yeterince dayanıklı kılıyor.
Neon Abyss 2 oyununu konumlandırırken en sağlıklı soru şu: Kime hitap ediyor? Saf refleks ve ani kararları sevenler için yakın dövüşe kayan çatışma yapısı dopamin üretir; plan yapmayı, maske seçip koşunun kaderini baştan çizerek ilerlemeyi sevenler ise Faith’in getirdiği meta kurguya bayılacak. İlk oyundan gelen “kontrolü kaybedip eğlenme” duygusu tamamen kaybolmuyor; yalnız, artık bu kontrol kaybını bir çerçevenin içine koyuyorsunuz ve oyunun en “yetişkin” dokunuşu da bu.
Sonuç olarak Neon Abyss 2, yalnızca selefine eklenen yeni odalar değil; aynı neon dünyasının içine açılmış yeni bir kat planı. Silahı bıraktırıp sizi sopaya, ruha ve ejderhaya yürütmesi cesur; maskelerle koşu öncesi kimlik inşası derin; patron tasarımıyla getirdiği adaptasyon baskısı diri. Evet, Erken Erişim olduğu için sorunlar var ve çok oyunculuda zımpara bekleyen yüzeyler açık ama oyun, kaosu dizginleme vaadini şimdiden tutuyor. Şimdiki hâliyle bile, deli gibi eğlenceli bir laboratuvar.