Uzun süren sessizliğin, tür değişikliklerinin ve kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen sayısız testin ardından Embark Studios ekibinin merakla beklenen oyunu ARC Raiders, nihayet çıkışını gerçekleştirdi. İlk duyurulduğunda iş birliğine dayalı (co-op) bir PvE oyunu olarak lanse edilen, ancak geliştirme sürecinde radikal bir kararla PvPvE (oyuncu hem çevreye hem de diğer oyunculara karşı) türüne evrilen yapım, bu riskli değişimin altından başarıyla kalkmış gibi görünüyor. DICE stüdyosunun gazileri tarafından kurulan bu stüdyo, The Finals ile rüştünü ispatlamıştı; şimdi ise ARC Raiders ile çok daha derin, atmosferik ve gerilim dolu bir dünyaya adım atıyoruz.
Oyunun tam olarak ne olduğunu merak edenler için kısaca özetlemek gerekirse; ARC Raiders, üçüncü şahıs kamera açısına sahip, “extraction shooter” olarak adlandırılan tahliye odaklı bir hayatta kalma nişancı oyunudur. Escape from Tarkov veya Hunt: Showdown gibi türün ağır toplarının izinden giden yapım, oyuncuları kıyamet sonrası bir dünyaya bırakıyor. Amacınız, Speranza adındaki yeraltı sığınağından yüzeye çıkmak, ölümcül ARC makineleri ve diğer rakip oyuncularla dolu haritalarda değerli kaynakları toplamak ve ölmeden tahliye noktasına ulaşmaktır. Ölürseniz, üzerinizdeki her şeyi kaybedersiniz. Bu da oyunun can alıcı noktası.
Oyunun görsel dünyasıyla başlamak zorundayım; ARC Raiders, Unreal Engine 5 motorunun sınırlarını zorlayan, gördüğüm en etkileyici sanat tasarımlarından birine sahip. Rust Belt olarak adlandırılan oyun dünyası, 1980’lerin retro-bilimkurgu estetiğiyle fotorealistik grafikleri harmanlıyor. Yıkık dökük binaların üzerindeki pas detaylarından, sisli ovalarda süzülen devasa ARC makinelerinin metalik parıltısına kadar her kare, adeta bir sanat eseri gibi duruyor. Embark Studios, atmosfer yaratma konusundaki ustalığını burada da konuşturmuş; dünya hem çok güzel hem de bir o kadar tekinsiz hissettiriyor. Bu arada, oyunu PlayStation 5 Pro ile deneyimledim.
Işıklandırma ve hava durumu dinamikleri, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, oynanışı da doğrudan etkiliyor. Güneşli bir öğleden sonrasında başlayan bir tur, aniden bastıran yoğun bir sisle veya gece çökmesiyle tamamen farklı bir deneyime dönüşebiliyor. Gece operasyonlarında el fenerinizi kullanmak zorundasınız, ancak bu sizi kilometrelerce ötedeki keskin nişancılar için açık bir hedef haline getiriyor. Bu dinamik yapı, oyuncuyu sürekli tetikte olmaya ve stratejisini anlık olarak değiştirmeye zorluyor; hiçbir tur bir öncekine benzemiyor.

Yüzeydeki dünya ne kadar tehlikeliyse, oyunun merkezi olan yeraltı şehri olan Speranza da bir o kadar güvenli ve yaşayan bir his veriyor. Burası sadece bir menü ekranı değil; tüccarlarla etkileşime girdiğiniz, görevler aldığınız ve diğer yağmacıları (Raiders) gözlemlediğiniz sosyal bir alan. Şehrin tasarımı, insanlığın yeraltına sıkışmış son günlerini o kadar inandırıcı yansıtıyor ki, yüzeye çıkmadan önce burada geçirdiğiniz zaman, karakterinizle ve bu dünyayla kurduğunuz bağı güçlendiriyor.
Oynanış döngüsü ise türün diğer örneklerinde olduğu gibi yüksek risk ve yüksek ödül prensibine dayanıyor. Sığınağınızda en iyi silahlarınızı ve zırhlarınızı kuşanıp yüzeye çıkmak size çatışmalarda büyük avantaj sağlıyor, ancak bir keskin nişancı mermisiyle veya sinsi bir tuzakla her şeyi kaybetme ihtimaliniz var. Bu gerilim, oyunu oynadığım her saniye midemde bir düğüm oluşmasına neden oldu. “Acaba bu değerli eşyayı alıp hemen kaçmalı mıyım, yoksa riske girip daha fazlasını mı aramalıyım?” sorusu, ARC Raiders oyununun kalbini oluşturuyor.
Çatışma mekanikleri ikiye ayrılıyor: PvE ve PvP. ARC adı verilen robotik düşmanlar, haritanın sadece dolgu malzemesi değil, gerçek birer tehdit. Küçük, örümcek benzeri dronlardan, devasa boyutlardaki yürüyen kalelere kadar çeşitlilik gösteren bu makineler, yapay zeka konusunda oldukça başarılılar. Sizi gördüklerinde alarm veriyorlar, siper alıyorlar ve takım halinde saldırıyorlar. Özellikle devasa ARC makineleriyle karşılaşmak, oyunun en sinematik ve kaotik anlarını yaratıyor.
Ancak asıl tehlike her zaman diğer insanlar. Haritada sizin gibi ganimet peşinde koşan diğer Raider ekipleriyle karşılaştığınızda oyunun tansiyonu tavan yapıyor. Üçüncü şahıs kamera açısı, köşeleri kontrol etme ve çevre farkındalığı konusunda birinci şahıs oyunlara göre daha fazla bilgi sağlasa da, çatışmaların ölümcüllüğünden bir şey götürmüyor. Silahların vuruş hissi (gunplay) tok ve tatmin edici; mermilerin ağırlığını ve geri tepmesini gerçekten hissediyorsunuz.

Yalnız, şunu söylemeyelim ki ARC Raiders, bugüne kadar bir PvPvE oyununda gördüğüm en arkadaşça insanlara sahip. Başka bir oyunda herkes ilk gördüğüne ateş ederdi ama bu oyunda insanlar önce iletişim kuruyor. İlerleme sistemi ise oyuncuyu sürekli motive edecek şekilde kurgulanmış. Topladığınız her parça, her devre kartı veya silah eklentisi bir amaca hizmet ediyor. Tüccarlarla aranızı iyi tutmak, daha kaliteli ekipmanlara erişmenizi sağlıyor.
Görev yapısı, sadece “git ve şunu öldür” basitliğinden uzak; haritanın hikayesini ve ARC tehdidinin kökenini araştıran dedektiflik işleri de içeriyor. Bu da oyunu sadece bir “loot simülatörü” olmaktan çıkarıp, bir amaca hizmet eden bir maceraya dönüştürüyor. Ayrıca, çoğu extraction shooter oyununda tartışma konusu olan “Wipe” (tüm ilerlemenin sıfırlanması) mantığına ARC Raiders, Expedition sistemiyle zekice bir çözüm getirmiş.
Expedition sayesinde oyuncular, belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra isteğe bağlı olarak karakterlerini uzun bir sefere gönderip ilerlemelerini sıfırlayabiliyorlar. Bunun karşılığında kalıcı prestij ödülleri, kozmetikler ve pasif bonuslar kazanıyorlar. Bu sistem, hem hardcore oyuncuların taze bir başlangıç yapma isteğini karşılıyor hem de daha casual oyuncuların zorunlu sıfırlamalarla cezalandırılmasının önüne geçiyor.
Ses tasarımı ise bir extraction shooter için hayati önem taşır ve ARC Raiders bu konuda ders niteliğinde bir iş çıkarmış. Uzaktaki bir çatışmanın yankısından, yakındaki bir binada yürüyen rakibin ayak seslerine kadar her ses, konumsal olarak mükemmel işlenmiş. Oyunun müzikleri ise 1980’lerin synth-wave tınlarını modern orkestral düzenlemelerle birleştirerek, oyunun retro-fütüristik atmosferini işitsel bir şölene dönüştürüyor. Sessizliğin hakim olduğu anlarda bile rüzgarın uğultusu gerilimi canlı tutuyor ve ARC Raiders, atmosferini sonuna kadar koruyor.

Harita tasarımları, dikey mimariyi kullanma konusunda oldukça cömert. Buried City haritasındaki kumların altına gömülmüş gökdelenler veya Spaceport haritasındaki devasa fırlatma rampaları, keskin nişancılar ve yakın dövüş uzmanları için farklı oyun alanları sunuyor. Her haritanın kendine has bir karakteri ve öğrenilmesi gereken bir akışı var. Çıkış noktaları (extraction points) stratejik olarak yerleştirilmiş ve buralara yaklaşmak her zaman büyük bir risk barındırıyor.
Tahliye anı, oyunun en heyecanlı kısmı. Asansörü çağırdığınızda veya helikopteri beklediğinizde çalan sirenler, haritadaki herkese konumunuzu belli ediyor. O son 60 saniye, topladığınız ganimetleri korumak için verdiğiniz nefes kesen bir savunma savaşına dönüşüyor. Kimi zaman son saniyede asansöre atlayıp kurtulmanın verdiği rahatlama hissi, kimi zaman da kapılar kapanırken yediğiniz bir el bombasıyla her şeyi kaybetmenin acısı; oyun bu duygusal gelgitleri ustaca yönetiyor.
Oyunun ekonomisi ve fiyatlandırması da değinilmesi gereken bir konu. Başlangıçta oynaması ücretsiz (F2P) olması planlanan oyun, çıkışa yakın bir kararla 40 USD olan bir fiyat etiketine geçti. İncelediğim sürümde gördüğüm kadarıyla bu, doğru bir karar olmuş. Hilecilerin (cheaters) önüne geçmek için bir bariyer oluşturan bu fiyatlandırma, aynı zamanda oyun içi mağazanın sadece kozmetik ürünlere odaklanmasını sağlamış. “Pay-to-win” (Kazanmak için öde) öğelerinin olmaması da rekabetçi bütünlüğü koruyor ki bu, böyle bir oyunda çok önemli olurdu.
Teknik açıdan bakıldığında, oyunun performansı şaşırtıcı derecede stabil. Unreal Engine 5 kullanan oyunların genellikle yaşadığı takılma (stutter) sorunları burada minimuma indirilmiş. PC sürümünde DLSS ve FSR desteğiyle yüksek kare hızlarına ulaşmak mümkün. Konsollarda ise 60 FPS modu akıcı bir deneyim sunuyor. Elbette ara sıra kaplama yüklenme sorunları veya fizik hataları gibi ufak pürüzler var, ancak bunlar oyun zevkini baltalayacak boyutta değil.

Silah çeşitliliği ve modifikasyon sistemi, silah tutkunlarını memnun edecek derinlikte. Bir saldırı tüfeğini dürbün, namlu ucu, şarjör ve dipçik gibi sayısız parçayla özelleştirebiliyorsunuz. Bu modifikasyonlar sadece istatistikleri değiştirmekle kalmıyor, silahın fiziksel görünümünü ve kullanım hissini de etkiliyor. Kendi oyun tarzınıza uygun silahı inşa etmek, topladığınız ganimetlerin karşılığını aldığınızı hissettiren en önemli unsurlardan biri.
Yapay zeka ise özellikle grup halindeyken acımasız olabiliyor, ancak bazen yol bulma (pathfinding) konusunda saçmaladığı anlara şahit oldum. Bir kapı eşiğinde sıkışan dronlar veya sizi gördüğü halde tepkisiz kalan ARC robotları gibi nadir hatalar mevcut. Yine de genel resimde, PvE unsurları sizi sürekli hareket etmeye ve pozisyon değiştirmeye zorlayarak, PvP çatışmaları için dinamik bir arka plan oluşturmayı başarıyor ARC Raiders içerisinde.
Oyunun takım oyununa verdiği önem büyük. Tek başınıza (solo) oynamak mümkün ve hatta bazen daha gizli hareket edebildiğiniz için avantajlı olabiliyor, ancak ARC Raiders asıl potansiyelini bir ekiple oynadığınızda ortaya koyuyor. Takım arkadaşlarınızla kurduğunuz iletişim, birinin gözcülük yaparken diğerinin ganimet toplaması veya yaralı arkadaşınızı güvenli bölgeye taşımanız gibi anlar, oyunun sosyal yönünü güçlendiriyor ve asıl oynama tarzını belli ediyor.
2025 yılının sonuna yaklaşırken yayımlanan yol haritası da oyunun geleceğinin parlak olduğunu gösteriyor. Ekim 2025 içerisindeki çıkışın ardından, Kasım 2025 içerisinde oyuna eklenen Stella Montis haritası şimdiden favoriler arasına girdi. Geliştiricilerin paylaştığı bilgilere göre Aralık 2025 içerisinde gelecek olan Cold Snap güncellemesiyle haritalara kar yağışı eklenecek ve Flickering Flames etkinliği başlayacak. Bu sürekli güncellenen yapı, geliştirici ekibin ARC Raiders oyununu yıllarca destekleme niyetinde olduğunun bir kanıtı bence.

Diğer oyunlarla kıyaslandığında ARC Raiders, türün “hardcore” simülasyonları ile daha “arcade” örnekleri arasında mükemmel bir denge kurmuş durumda. Escape from Tarkov kadar cezalandırıcı ve karmaşık değil, ancak The Division kadar da “sünger mermi” (bullet sponge) hissiyatına sahip değil. Bu “tatlı nokta”, hem türe yeni başlayanlar için erişilebilir bir kapı aralıyor hem de veteran oyuncular için yeterli derinliği sunuyor.
Elbette eleştirilecek noktalar da var. envanter yönetimi bazen gereksiz derecede hantal hissettirebiliyor ve arayüzde bazı iyileştirmelere ihtiyaç var. Özellikle ganimetleri hızlıca sığınağa aktarmak istediğinizde yaşanan gecikmeler can sıkıcı olabiliyor. Ayrıca, eşleştirme sisteminin bazen solo oyuncuları tam donanımlı üç kişilik ekiplerle karşı karşıya getirmesi, denge konusunda soru işaretleri yaratıyor ama bunlar kolaylıkla düzeltilebilecek şeyler bence.
Ancak tüm bu ufak kusurlar, ARC Raiders oyununun başardığı büyük işin gölgesinde kalıyor. Oyun, her turda kendi hikayenizi yazdığınız, her tahliyenin bir zafer çığlığına dönüştüğü eşsiz bir deneyim sunuyor. Embark Studios, görsel kalitesi, sağlam oynanış mekanikleri ve adil ekonomisiyle extraction shooter türüne yeni bir standart getirmiş.
Sonuç olarak ARC Raiders, sadece 2025 yılının en iyi oyunlarından biri değil, aynı zamanda türün geleceğini şekillendirecek bir yapım. Gerilim, aksiyon ve stratejinin bu kadar başarılı harmanlandığı çok az oyun var. Eğer kalbiniz yüksek tansiyonu kaldırabilecekse ve arkadaşlarınızla unutulmaz maceralara atılmak istiyorsanız, Speranza’nın kapıları sonuna kadar açık. Bu paslı ve tehlikeli dünyada yerinizi alın; pişman olmayacaksınız.





