Hepimizin oyunculuk geçmişinde bazı dönüm noktaları vardır. Öyle oyunlar oynarız ki, yepyeni, özgün ve akıllara durgunluk verecek kadar etkileyicidir; o an, içeride bir şeyler değişir. Ne şekilde olduğunu hemen anlamayabiliriz ama bir oyunda evrensel olarak bir bağ kurduğumuzu hissederiz ve oyun zevkimiz kalıcı olarak evrilir. Benim için ve muhtemelen şu an bu yazıyı okuyan pek çok kişi için Souls benzeri iyi bir oyun oynamak, bir noktadan sonra tek istediğim şey haline geldi. Bende bu duyguyu ilk kez yaratan oyun Demon’s Souls olmuştu ve sonrası adeta bir domino etkisiyle gelişti. O günden itibaren üçüncü şahıs aksiyon oyunlarına bakışım temelden değişti.
Buna ister elitlik deyin, ister başka bir şey, ama artık Soulsvari olmayan aksiyon oyunlarına ısınmakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Dahası, FromSoftware dışında bu formüle sadık kalan yapımlardan çok azı beni baştan sona ekranda tutmayı başarıyor. Çoğu oyun sadece tekrar Elden Ring oynamak istememe yol açıyor. İşte bu noktada devreye Wuchang: Fallen Feathers giriyor. Çinli geliştirici Leenzee ekibinin ilk oyunu olan bu yapımı, görsel benzerlikler nedeniyle Black Myth: Wukong ile kıyaslamanız anlaşılır olur. Ancak o oyun, bana göre Souls benzeri olmaktan çok düz bir aksiyon oyunu gibi hissettirmişken, bu yeni oyun tam anlamıyla bir Souls oyunu gibi hissettiriyor.
Oyunu bitirip NG+ aşamasına geçtikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki Wuchang: Fallen Feathers, FromSoftware harici yapılmış en beğendiğim Soulslike oyun oldu. Bu türde ilk defa oyun yapan bir ekip için bu gerçekten büyük bir övgü. Her hikâyede olduğu gibi biz de en baştan başlayalım… Hafızasını kaybetmiş bir halde bir mağarada uyanan ana karakterimiz Wuchang, nerede olduğunu ve neden kolunun tüylerle kaplı olduğunu öğrenmek için yakınlardaki bir tapınağa doğru yola çıkar ve işler burada tuhaflaşmaya başlar. Meğerse bulunduğu bölgeyi “Tüylenme” olarak adlandırılan gizemli bir hastalık kasıp kavurmuştur. Bu hastalık, insan bedeninde tüylerin çıkmasına neden olur, zamanla akıl sağlığını yok eder ve kişileri korkunç yaratıklara dönüştürür.
Dolayısıyla da Wuchang’ın sol kolunun giderek bir kuşun kanadına dönüşmesi oldukça endişe verici bir durumdur ama Xuanyangzi adında bir adam tarafından kurtarıldığını öğrenir; bu kişi tüylenmenin yayılmasını bir nebze yavaşlatmayı başarmıştır, en azından şimdilik. Wuchang’ın ne kadar zamanı kaldığı belirsizdir, bu yüzden harekete geçme vakti gelmiştir. Yolculuğu boyunca çeşitli karakterlerden parça parça bilgi toplayan Wuchang, zamanla kayıp kız kardeşine dair ipuçları ve bazı sürpriz gelişmeler öğrenir. Bu noktada daha fazlasını söyleyip sürprizi kaçıracak değilim. Ancak şunu bilmekte fayda var: Görünenlerin ardında daha karmaşık bir dünya yatıyor olabilir.

Buradan sonra anlatım pek de doğrudan ilerlemiyor ki bu da Souls hayranlarını pek şaşırtmayacak. Türün alışıldık yapısına uygun şekilde, bilgi parçalarını eşya açıklamalarından, çevredeki objelerden, bahtsız tüccar ve karakterlerden ya da bölüm sonu canavarlarının giriş sahnelerindeki kısa cümlelerden toplayarak bir araya getiriyorsunuz. Dürüst olmak gerekirse, oyunu tamamen bitirmeme rağmen hâlâ her şeyi tam anlamış değilim ama bu beni rahatsız etmiyor. Belirsizlik bu türün doğasında var ve oyun, hikâyeyi takip edebilmeniz için yeterli ipuçlarını zaten veriyor.
Yine de dürüst olmak gerekirse, Wuchang: Fallen Feathers oyununun hikâyesini ve derinliğini tam anlamıyla kavrayabilmek için bir YouTube videosuna ihtiyaç duyacağım kesin. Kişisel olarak, bu tarz soyut anlatımlar iyi uygulandığında büyük keyif alıyorum ve oyun, bu anlatım biçiminde zirveye oynayan yapımlardan biri. Eğer oyunun hikâye anlatımı FromSoftware ekibine bir selam çakıyorsa, seviye ve dünya tasarımı doğrudan bir saygı duruşu niteliğinde. Gelin biraz geçmişe dönelim; Dark Souls oyununu ilk kez oynadığınız o günlerinizi hatırlayın. İlk etapta oldukça karmaşık, ürkütücü ve anlaşılmaz görünen dünyası, zamanla kafanızda netleşmeye başlardı…
Yeni bir merdiveni devreye soktuğunuzda, içeriden açılan bir kapıyı bulduğunuzda ya da sizi yukarı taşıyan bir asansörü çalıştırdığınızda o “Aha!” anı yaşanırdı. Bir anda bir bölgenin diğerine, oradan başka bir bölgeye, sonra da daha başka bir alana bağlandığını fark ederdiniz. Adeta bir sinir ağı gibi, haritanın farklı dallarının nasıl birbirine geçtiğini görmek, oyun tasarımında bir ustalık göstergesiydi. Wuchang: Fallen Feathers oyununun dünyası, Dark Souls kadar dallanmıyor ama yine de oldukça yakın bir yapıya sahip. Eğer fazla çizgisel ve kopuk hissettiren haritalar sevmiyorsanız ve o keşfetme duygusu istiyorsanız, Wuchang: Fallen Feathers bu özlemi karşılayabilecek en yakın oyun olabilir. 2025 yılında bile bu hissi yaşayabilmek gerçekten heyecan verici.
Bekleneceği üzere, Wuchang: Fallen Feathers içerisinde keşfedeceğiniz bölgeler ve biyomlar da çeşitlilik gösteriyor ve sizi sürekli şaşırtmayı başarıyor. Oyun, Çin’e özgü geleneksel mimariyi ve estetik anlayışı yansıtma konusunda nispeten ayakları yere basan bir yaklaşım benimsiyor. Bu yüzden sürekli çılgın fantezi bölgelerine savrulmuyorsunuz. Yine de yolculuğunuz boyunca karşılaşacağınız pek çok yer, doğaüstü atmosferi ve sarsıcı görüntüleriyle hafızalara kazınıyor. Özellikle de on bölüm, tüyler ürpertici korku unsurlarıyla görsel bir sanat eserinin buluştuğu etkileyici bir final sunuyor. Beni en çok etkileyen alan o oldu.

Grafik anlamında, Wuchang: Fallen Feathers belki de türün en görsel şaheseri değil, ancak sanatsal yönü çok güçlü. Gerçekçi grafik yerine stilize tasarımla etkileyici olmayı başarıyor ve oyuncuya sürekli görsel bir zenginlik sunuyor. Bu da, tıpkı bir FromSoftware oyununda olduğu gibi, Leenzee’nin kaynaklarını doğru yerlere harcamayı bildiğini gösteriyor. Tüm bu harika seviye tasarımı boyunca topladığınız ganimetler her zaman çok heyecan verici olmasa da, zaman zaman karşınıza çıkan sıradan sarf malzemeleri arasında kaybolduğunuzu hissedebilirsiniz. Ancak bu da nadir bulunan ganimetlerin; örneğin sağlık iksirinizi geliştiren bir parça, 25 farklı silahtan biri, yeni zırh setleri ya da değerli yükseltme materyalleri daha da özel ve kıymetli hissettirmesine yol açıyor.
Teknik anlamda da Wuchang: Fallen Feathers beni etkiledi. Hiç çökme yaşamadım, kare hızında gözle görülür bir düşüş olmadı ki PlayStation 5 Pro üzerinde kare hızını sabitleyip performans modunda oynadığımı da belirteyim. Arada sırada bazı objelere takıldığım oldu ama bu türde artık alışılagelmiş bir durum. Ancak oynanış açısından baktığınızda, her yeni Soulslike oyun farklı bir şey getirir mi diye merak ederiz. Kimileri FromSoftware formülünü geliştirmeye çalışırken, kimileri birebir taklit etmeye yönelir. Wuchang: Fallen Feathers ise ikisinin arasında bir noktada duruyor.
En başta şunu belirtelim: Soulslike oyuncularının bildiği her temel mekanik bu oyunda da var. Öldüğünüzde “mercury” (yani souls/runes benzeri para birimi) düşürüyorsunuz ve yeniden doğduğunuz tapınağa (bonfire eşdeğeri) dönüp geri almaya çalışıyorsunuz. Vitality, Endurance, Strength ve Agility gibi istatistikleri geliştiriyorsunuz. Zırh dayanımı, direnç değerleri ve statü efektleri de dikkate alınması gereken unsurlar arasında. Tabii bu oyun, bu yapıyı biraz kendi dokunuşlarıyla da çeşitlendiriyor. En dikkat çekici fark ise Delilik (Madness) sistemi. Her ölümde ya da bazı özel eşyaları kullandığınızda delilik seviyeniz artıyor. Bu durum, verdiğiniz hasarı artırsa da aynı zamanda aldığınız zararı da yükseltiyor. Eğer tamamen deliliğe kapılırsanız, öldüğünüzde düşürdüğünüz eşyaları koruyan iblis formunuzla karşılaşmanız gerekebiliyor.
Ana karakterin hareket hızı açısından baktığımızda, oyun çoğu zaman ürkütücü bir şekilde orijinal Dark Souls oyununu andırıyor. Hafif ve ağır saldırılarınızın hissi, kaçınma hareketinizin (dodge-roll yerine dash-dodge şeklinde) zamanlaması neredeyse birebir aynı. Ancak buna alışmak biraz zaman alıyor; oyunun birçok boss dövüşünün temposu Bloodborne ya da Dark Souls 3 hızında ilerliyor. Bu da oyunun yere düştükten sonra ayağa kalkmasının, iyileştirici bir eşya kullanmasının ya da iksir içmesinin sonsuza kadar sürecekmiş gibi hissettirmesine neden olabiliyor. Oyundaki en büyük farklardan biri, geliştiricilerin klasik seviye atlama sistemini terk edip bunun yerine kapsamlı bir yetenek ağacı sunmuş olmaları. Artık tek istatistik artırmak yerine, tüm paranızı bu ağaca harcıyor ve buradan çeşitli yetenekler, özel hareketler, avantajlar ve istatistik geliştirmeleri açıyorsunuz.

Bu sistem bana en çok Black Myth: Wukong oyununu hatırlattı ve karakterinizi tamamen istediğiniz oynanış tarzına göre şekillendirme özgürlüğü sunuyor. Toplamda beş farklı silah türü mevcut: Uzun kılıçlar, mızraklar, baltalar, çift bıçaklar ve tek elli kısa kılıçlar. Her biri oynanış açısından oldukça farklı hissettiriyor ve kendine özgü artı/eksi yönleri var. Ben uzun kılıçları tercih ettim; bazı boss’lara karşı parry (saldırı karşılama) yapabilmek şart gibi geldi. Ayrıca bunu birkaç büyüyle destekledim ve oyunu baştan sona bu kombinasyonla götürdüm.
Wuchang: Fallen Feathers oyununun sunduğu en hoş kolaylıklardan biri de dilediğiniz zaman karakterinizi sıfırlayarak tüm beceri puanlarınızı yeniden dağıtabiliyor olmanız. Zorlayıcı bazı düşmanlara karşı belirli bir yapı kurmam gerektiğinde bu sistem çok işe yaradı. Her ne kadar bu zorunluluk küçük bir rahatsızlık yaratmış olsa da, hemen ardından eski yapınıza geri dönebilmeniz işleri kolaylaştırıyor. Bu durum aynı zamanda hangi silahların ve becerilerin hangi bölüm sonu canavarlarına karşı daha etkili olduğunu keşfetmeyi de eğlenceli kılıyor.
Soulslike türünü seven oyuncular için en önemli unsur çoğu zaman bölüm sonu canavarı savaşlarıdır ve bu oldukça anlaşılır; bu türde, başka hiçbir türde bulamayacağınız kadar etkileyici, zorlu ve akılda kalıcı bölüm sonu canavarı dövüşleri vardır. İncelemenin bu noktaya kadar olan bölümünden de anlaşılacağı gibi, Wuchang: Fallen Feathers da bu alanda fazlasıyla başarılı. Hızlı ve ölümcül insan benzeri düşmanlardan tutun da grotesk, devasa yaratıklara kadar geniş bir yelpazede unutulmaz mücadeleler sunuyor. Bazı savaşlar tam anlamıyla parry ve arkadan saldırı şovuna dönüşürken, bazıları adeta bir dayanıklılık testi gibi ilerliyor.
Kimi dövüşlerde çağırabileceğiniz yardımcı karakterler var ama tüm düşmanlar ciddi bir tehdit unsuru taşıyor. Dahası, oyunun tamamında neredeyse hiç “gimmick boss” bulunmuyor. Bu da Wuchang: Fallen Feathers oyununu türün diğer oyunlarından ayırıyor. Gerçek, sade ve ölümcül dövüşler sunuyor, başarı tamamen sizin stratejinize bağlı. Özellikle bir boss var ki, adı Commander Honglan. Bu dövüş, kesinlikle oyundaki ilk büyük “yetenek testi” olarak öne çıkıyor ve eminiz ki yeni oyuncular bu dövüşü internette sıkça konuşacak. Benim için bu dövüş inanılmaz zorluydu ama aynı zamanda çok tatmin ediciydi, özellikle de 18. denememde sonunda yendiğimde…

Daha sonra Ethereal Form adında özel bir büyü elde edebiliyorsunuz. Bu büyü o kadar güçlü ki, bazı sonraki bölüm sonu canavarlarını kolaylaştırabiliyor. Eğer karakterinizi tamamen büyü üzerine kurarsanız ve birkaç yıldırım büyüsü de eklerseniz, düşmanları kolayca sersemletmeniz mümkün hale geliyor, tabii ki zaafları varsa ama günün sonunda, bir Soulslike oyun demek, elinizdeki tüm araçları kullanarak düşmanın zırhındaki açığı bulmak ve orayı sonuna kadar sömürmek demek.
Ben oyunu orta yollu bir yapı ile oynadım: Biraz büyü avantajı ile ama ağırlıklı olarak yakın dövüşe dayalı bir karakterle ilerledim. Bu da zorluk seviyesini istediğim düzeyde tuttu. Ancak siz, sahip olduğunuz silahlar ve becerilere göre tamamen farklı bir strateji belirleyebilirsiniz. Daha önce de söylediğim gibi, Wuchang: Fallen Feathers kendi içinde benzersiz bir yapıya sahip olsa da, doğrudan kıyas yapmam gerekirse bana en çok orijinal Dark Souls oyununu hatırlattı ki bu da, hangi gün sorduğunuza bağlı olarak, gelmiş geçmiş en iyi video oyunudur.
Bu ilginç tercihin asıl yanı ise şurada: Wuchang: Fallen Feathers oynarken ekranda olan bazı şeylere sinirlenip kendime gelmem gereken anlar oldu. Yerdeki bir basınç paneline bastığımda üzerime oklar yağar ve anında ölürdüm. Oyundaki koca bir bölge sürekli “Corruption” (Yozlaşma) göstergemi doldurur, canımı azar azar değil, dilim dilim yok ederdi. Bazı düşmanlar, saniyeler içinde “Despair” (Umutsuzluk) etkisini maksimuma çıkarıp beni tek hareketle yere sererdi. Bir duvarın arkasından çıkan sıradan bir düşman, beni uçurumdan aşağı iter ve ani bir ölüme neden olurdu.
İlk başta bu gibi durumlarda fazlasıyla sinirleniyordum. Ta ki beynimde bir bağlantı kurulana kadar: Zemindeki tuzaklar mı? Bu, Sen’s Fortress’ın yeni versiyonuydu. O “Corruption” dolu alan mı? Bildiğin zehir bataklığı işte. “Despair” etkisi? Basilisk’lerin lanetle beni öldürdüğü anlarla aynıydı. Açık konuşmak gerekirse, FromSoftware oyunları da bolca tuzak, saçmalık, “adil olmayan” anlar ve sizi hiç beklenmedik şekillerde mahveden durumlarla doludur. Bunu fark ettiğimde şunu kendime sormam gerekti: Dark Souls içerisinde bu anlara alışıp onları sevebiliyorsam, aynı şeyleri Wuchang: Fallen Feathers’a karşı haksız bir eleştiri olarak yöneltmek doğru olmazdı.

Bu farkındalık, oyuna bakış açımda önemli bir dönüm noktası oldu. Wuchang: Fallen Feathers içerisinde yaşadığım her “deli işi” ölümde artık bir tür karanlık mizah görmeye başladım. Sanki Miyazaki ve ekibi, bunu yıllardır bizimle oyun oynar gibi yapıyor ve biz de gülüp geçiyoruz. İşte Wuchang: Fallen Feathers da bu gelenekten besleniyor. Oyunu oynamayı düşünüyorsanız, size küçük bir meydan okumam olacak: Eğer bir noktada sinirlenirseniz, kendinize şu soruyu sorun: “Aynı şey Dark Souls oyununda başıma gelse rahatsız olur muydum?”
Bence, çoğu zaman cevap büyük ihtimalle “Hayır” olacaktır. Wuchang: Fallen Feathers, FromSoftware zirvesine tam olarak ulaşamıyor belki ama ona gerçekten çok yakınlaşıyor. Karşımızda, türün klasik formülünü bu kadar ustalıkla uygulayan başka bir yapım neredeyse yok. Eğer Soulslike türüne ilgi duyuyorsanız, bu oyun kesinlikle denenmeyi hak ediyor.
Temelinde acımasız bir zorluk, bolca yapı çeşitliliği sunan bir sistem var; evet, bazı yönleri kolayca sömürülebilir hale gelebiliyor ama buna rağmen oynanış hiç sıkıcı ya da sıradanlaşmıyor. Yakın dövüşe yönelen oyuncular için fazlasıyla tatmin edici ve zorlu bir deneyim sunuyor. Arada bir sinir bozucu anlar yaşanabiliyor ama dürüst olmak gerekirse, FromSoftware ekibinin defalarca sıyrıldığı şeylerden daha fazlası değil bunlar.
Sonuç olarak, eğer içinde birbirine ustalıkla bağlanan haritalar, akılda kalıcı bölüm sonu canavarı savaşları ve sağlam bir tasarım olan bir Soulslike deneyimi arıyorsanız, Wuchang: Fallen Feathers bu türde taze ve umut vadeden bir seçenek olarak öne çıkıyor ve belki de artık bu alandaki rekabetin FromSoftware ekibine gerçekten yaklaşmaya başladığını gösteriyor.