MIMESIS, son yılların popüler extraction (tahliye) tipi oyun formülünü alıp, üzerine John Carpenter’ın meşhur The Thing filmindeki o tekinsiz atmosferi eklemeye çalışan iddialı bir korku oyunu. Temel amacı, küçük bir grup arkadaşla birlikte terkedilmiş mekanlara girmek, değerli hurda ve eşyaları toplamak ve bunları satarak para kazanmak olan bir yapım. Ancak bu sıradan döngüyü bozan şey, oyunun adını da aldığı “mimesis” yani taklit yeteneğine sahip bir canavarın aranızda dolaşıyor olması. Lethal Company tarzı oyunları seviyorsanız, bu formül size oldukça tanıdık gelecektir ama buradaki asıl numara, kimin düşman olduğunu ayırt etmenin zorluğunda yatıyor.
Oyunun en dikkat çekici ve tartışmalı özelliği, yapay zeka (AI) teknolojisini kullanarak oyuncuları taklit etmesi. İlk duyduğumda ben de çoğu kişi gibi “Acaba sesimi kopyalayıp başka yerlerde kullanırlar mı?” diye endişelenmiştim. Ancak oyun, sesinizi derinlemesine öğrenip klonlamak yerine, oyun içindeki yakınlık sohbetinden (proximity chat) aldığı kesitleri kaydediyor ve bunları canavarın ağzından size geri dinletiyor. Bu durum, etik kaygıları bir nebze hafifletse de, oyunun o tekinsiz atmosferini yaratmada oldukça zekice bir yöntem olarak kullanılmış.
Oynanış döngüsü oldukça basit: Bir trenle çeşitli terkedilmiş bölgelere seyahat ediyor, etraftaki hurdaları topluyor ve bu sırada hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Ancak bu süreçte karşılaştığınız en büyük tehdit, grubunuzdan biri gibi görünen taklitçi (mimic) canavar. Bu yaratık, oyuncu modellerini kopyalayarak aranıza karışıyor, sizin yaptığınız emote’ları (hareketleri) yapıyor ve daha önce kaydettiği ses kayıtlarını oynatarak sizi kandırmaya çalışıyor. Kağıt üzerinde harika duran bu fikir, pratikte bazen beklenen etkiyi yaratmaktan uzak kalabiliyor ama elinden geleni yapıyor yine de.
Görsel olarak oyun, daha çok karikatürize bir sanat stilini benimsiyor. Bu tercih, oyunun korku atmosferini biraz yumuşatsa da, arkadaşlarınızla oynarken eğlenceli anlar yaşamanıza engel değil. Ancak eğer Lethal Company içerisindeki gibi karanlık ve boğucu bir atmosfer bekliyorsanız, MIMESIS oyununun görsel dili size biraz hafif gelebilir. Canavar tasarımları, özellikle baykuş benzeri yaratıklar ilginç olsa da, genel sanat yönetimi korkudan ziyade kaotik bir eğlenceye hizmet ediyor.
Taklitçi canavarın davranışları, MIMESIS oyununun en güçlü olması gereken yanı iken, ne yazık ki en zayıf karnı haline gelebiliyor. Yapay zeka, sizin sesinizi taklit ederken bazen bağlamdan kopuk cümleler kuruyor veya bir insan gibi değil de bir soundboard (ses paneli) gibi davranıyor. Bir arkadaşınızın sürekli aynı cümleyi, aynı tonlamayla tekrarladığını duyduğunuzda, onun aslında bir taklitçi olduğunu anlamak sadece birkaç saniyenizi alıyor. Bu da o “Acaba hangisi gerçek?” gerilimini hızla öldürüyor ve işleri basit bir hale sokuyor.
Beni en çok hayal kırıklığına uğratan noktalardan biri, taklitçi tarafından yakalanmanın yarattığı sonucun zayıflığı oldu. Canavar sizi yakaladığında, sizi boynunuzdan tutup yere bıraktığı kısa ve etkisiz bir ara sahne izliyorsunuz. Bir korku oyununda ölümün veya yakalanmanın oyuncuya bedel ödetmesi, onu germesi gerekir. Ancak MIMESIS içerisinde bu durum, sanki çocuklara yönelik bir ani korkutma sahnesi gibi hissettiriyor ve bir yetişkin olarak bu sahnelerden etkilenmek oldukça zor.
Oyunun ödül mekanizması da şu an için eksik hissettiriyor. Among Us gibi oyunlarda sahtekarı bulmak büyük bir zafer hissi yaratırken, MIMESIS içerisinde taklitçiyi tespit etmenin somut bir ödülü yok. Sadece kimden kaçmanız gerektiğini öğrenmiş oluyorsunuz. Canavarla etkileşime girip onu alt etmek veya tuzağa düşürmek gibi derinlikli mekanikler ne yazık ki mevcut değil. Bu da oyunu bir süre sonra “eşyayı al, kaç, tekrarla” döngüsüne hapsediyor.
Tek başına oynamayı düşünenler için de baştan uyarayım: MIMESIS kesinlikle yalnız kovboylara göre bir oyun değil. Solo modda oyunun sunduğu hiçbir mekanik tatmin edici çalışmıyor. Taklitçinin kimi taklit ettiğini bulma heyecanı, tek başınayken tamamen anlamsızlaşıyor. Oyun, tamamen arkadaş grubuyla yaşanan o kaosa, iletişime ve güven (ya da güvensizlik) ortamına sırtını yaslamış durumda. Eğer 3-4 kişilik kafa dengi bir ekibiniz yoksa, oyunun size sunabileceği içerik çok sınırlı.
Erken Erişim sürecinde olan bir oyun için içerik eksikliği kabul edilebilir bir durum olsa da, MIMESIS oyununun rakiplerine kıyasla sunduğu içerik şu an için oldukça sığ. Etkileşime geçilebilecek eşya sayısı az, kaçınılması gereken canavar çeşitliliği sınırlı ve haritalar bir süre sonra kendini tekrar etmeye başlıyor. Lethal Company gibi rakiplerin sunduğu o zengin ve keşfetmeye dayalı dünya, burada henüz tam olarak oluşturulamamış.
Yine de hakkını yememek lazım; oyunun fiyatı, küçük bir arkadaş grubuyla bir akşam eğlencesi için oldukça makul seviyede. Fikir olarak getirdiği yenilik, yani ses kaydı ve davranış taklidi, geliştirilmeye çok açık bir potansiyel taşıyor. Eğer geliştirici ekip, yapay zekanın davranışlarını daha inandırıcı hale getirir ve yakalanma anlarını daha cezalandırıcı yaparsa, MIMESIS türünün en iyilerinden biri olma şansına sahip. Türkçe olması da hoş bir avantaj bunu sevenler için.
Sesli sohbet entegrasyonu ise oyunun belki de en iyi çalışan kısmı. Arkadaşlarınızın sesini uzaktan boğuk, yakından net duymak ve araya giren taklitçinin ses kayıtlarıyla yaşanan kafa karışıklığı, doğru anlarda gerçekten komik ve gergin sahneler yaratabiliyor. Özellikle oyunun başlarında, henüz mekaniklere tam alışmamışken yaşanan o “Sen misin?” diyalogları, oyunun en keyifli anlarını oluşturuyor MIMESIS oyununun içerisinde.
Özetlemek gerekirse MIMESIS, harika bir fikrin henüz tam olarak olgunlaşmamış bir uygulaması gibi duruyor. Taklitçi mekaniği kağıt üzerinde müthiş dursa da, pratikteki yapaylığı ve gerilimi sürdürememesi oyunun en büyük handikapı. Eğer arkadaşlarınızla birkaç saat gülüp eğlenmek, ucuz yollu bir gerilim yaşamak istiyorsanız deneyebilirsiniz. Ancak uzun soluklu, derinlikli ve gerçekten korkutan bir deneyim arıyorsanız, oyunun Erken Erişim sürecinde biraz daha pişmesini beklemenizde fayda var diye düşünüyorum efendim.





