Harika bir oyun dünyasının kapılarını aralayan Fellowship, uzun zamandır beklediğim o hibrit deneyimi sonunda bizlere sunuyor gibi görünüyor. Bir MMORPG tutkunu olarak her zaman oyunların en keyifli kısmının zindanlar ve takım oyununa dayalı bölüm sonu canavarı savaşları olduğunu düşünmüşümdür. Fellowship, tam olarak bu noktaya parmak basıyor ve saatlerce süren sıkıcı görev yapma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor efendim.

Oyuna ilk girdiğimde beni karşılayan atmosfer, sanki yıllardır oynadığım devasa oyunların o en heyecanlı raid akşamlarını hatırlattı ama bu sefer hazırlık süreciyle zaman kaybetmem gerekmedi. Oyunun temel yapısı aslında oldukça tanıdık ve bir o kadar da riskli bir karışımı deniyor. MOBA türünün akıcı kontrol şeması ile klasik MMO oyunlarının kutsal üçlüsü olan tank, şifacı ve hasar verici rollerini birleştiriyor. Peki, bu birleşim ile ne yapıyor?

Bu karışımın kağıt üzerinde harika durduğunu her zaman düşünmüştüm ama pratikte nasıl işlediğini görmek beni gerçekten şaşırttı. Karakterimi kontrol ederken hissettiğim o anlık tepkiler ve yetenekleri doğru zamanda kullanmanın verdiği haz, bana rekabetçi oyunların keskinliğini hissettirdi. Görsel tasarım konusuna değinmeden geçmemem gerekiyor; oyunun sanat yönetimi, karmaşık savaş anlarında bile neyin ne olduğunu anlamanızı kolaylaştıracak şekilde dizayn edilmiş.

Çoğu zaman bu tarz oyunlarda efekt yağmuru altında karakterimi kaybettiğim olurdu ancak Fellowship bence temiz ve stilize grafikleriyle bu sorunu büyük ölçüde çözmüş. Düşmanların saldırı alanlarını ve takım arkadaşlarımın nerede olduğunu net bir şekilde görebilmek, strateji kurmamı inanılmaz derecede kolaylaştırdı. Oynanışın merkezinde yer alan zindan sistemi ise kısa süreli ama yüksek yoğunluklu maceralar arayanlar için biçilmiş kaftan.

Her bir zindan koşusu yaklaşık on beş veya yirmi dakika sürüyor ve bu süre zarfında dikkatinizi bir an bile kaybetmemeniz gerekiyor. Geleneksel MMO oyunlarında olduğu gibi gereksiz canavarları keserek vakit harcamak yerine, doğrudan mekaniklere ve boss savaşlarına odaklanıyorsunuz. Bu durum benim gibi çalışan ve oyun oynamaya kısıtlı vakit ayırabilen insanlar için büyük bir nimet. Karakter çeşitliliği ve her kahramanın kendine has oyun stili, tekrar oynanabilirlik açısından oyuna büyük bir derinlik katıyor Fellowship içerisinde.

Seçtiğiniz tank karakteriyle sadece hasarı göğüslemekle kalmıyor, aynı zamanda takımınızın pozisyonunu da yönetmek zorunda kalıyorsunuz. Şifacı rolünü üstlendiğimde ise sadece can barını doldurmakla yetinmeyip, düşmanları sersemleterek takım arkadaşlarıma nefes alma alanı yaratmam gerektiğini fark ettim. Her rolün hakkını vermek için ciddi bir öğrenme süreci gerekiyor. Fellowship dünyasında ilerleme hissi, ekipman toplama ve karakterinizi güçlendirme döngüsü üzerinden sağlanıyor. Zindanları tamamladıkça elde ettiğiniz ganimetler, sizi bir sonraki zorluğa hazırlıyor.

Bu noktada Fellowship isimli bu yapıtın sunduğu ödül mekanizması bazen biraz yavaş hissettirebiliyor ve istediğiniz o özel parçayı düşürmek için aynı zindanı defalarca dönmeniz gerekebiliyor. Ancak kazandığınız her yeni eşyanın karakterinizin gücüne doğrudan etki ettiğini görmek, bu tekrara katlanmayı bir nebze olsun kolaylaştırıyor. Oyunun zorluk seviyesi, Ascension adı verilen ve giderek zorlaşan bir sistemle ayarlanmış durumda. Bu sistemi World of Warcraft oynayanlar Mythic+ anahtarlarından hemen hatırlayacaktır diye düşünüyorum.

Seviye yükseldikçe düşmanların sadece canı veya hasarı artmıyor, aynı zamanda yeni ve ölümcül yetenekler de kazanıyorlar. İlk başlarda kolayca geçtiğim bir bölüm sonu canavarının, yüksek zorluk seviyesinde ekibimizi saniyeler içinde yok etmesi, oyunun taktiksel derinliğini gözler önüne seriyor. Kontrollerin ise WASD tuşlarıyla sağlanması, geleneksel MOBA oyuncularını başta biraz zorlayabilir ama alıştıktan sonra çok daha hassas manevralar yapmanıza olanak tanıyor. Fare ile tıklayarak hareket etmek yerine klavyeyi kullanmak, yeteneklerden kaçınmayı doğal kılıyor.

Özellikle alan etkili saldırıların yoğun olduğu savaşlarda, karakterimin tam olarak istediğim noktaya gitmesi hayati bir önem taşıyor ve bu kontrol şeması bunu başarıyla sağlıyor. Takım oyunu demişken, Fellowship, tek başınıza oynayabileceğiniz bir oyun olmaktan çok, koordinasyon gerektiren bir tecrübe sunuyor. Rastgele eşleştiğim oyuncularla oynarken bazen iletişim kopuklukları yaşadım ve bu durum zindanın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Oyunun sesli iletişim veya hızlı komut sistemleri bu konuda yardımcı olsa da, en iyi deneyimi kesinlikle tanıdığınız ve güvendiğiniz arkadaşlarınızla oynarken alıyorsunuz. Bu da tek oyuncuların canını sıkacaktır…

Erken erişim sürecinde olmasının getirdiği bazı cilalanmamış noktalar da gözüme çarpmadı değil Fellowship içerisinde. Bazı animasyonların geçişleri sert olabiliyor veya nadiren de olsa karakterimin bir dokuya takıldığını hissettim. Ancak geliştirici ekibin bu konudaki şeffaflığı ve sürekli gelen güncellemeler, bu sorunların zamanla çözüleceğine dair bana güven verdi. Bana soracak olursanız, Fellowship yapıtının temeli çok sağlam ve üzerine inşa edilecek çok şey var.

Oyunun içeriği şu an için sınırlı sayıda zindan ve kahramandan oluşuyor olsa da, her birinin tasarımı üzerine çok düşünülmüş. Hiçbir kahraman diğerinin kopyası gibi hissettirmiyor ve her zindanın kendine has bir teması ve mekaniği var. Bu çeşitlilik, az sayıdaki içeriğin bile uzun süre taze kalmasını sağlıyor. Yine de oyunun tam sürüme geçene kadar daha fazla harita ve karakter eklemesi şart gibi görünüyor. Ayrıca, pazarın durumu göz önüne alındığında, Fellowship gibi sadece PvE odaklı rekabetçi bir oyunun riskli bir girişim olduğunu kabul etmek gerekir.

Genelde bu tür mekanikler PvP oyunlarında veya devasa açık dünya oyunlarının bir parçası olarak karşımıza çıkar. Ancak geliştiricilerin sadece zindan deneyimine odaklanması, bu alandaki büyük bir boşluğu dolduruyor. Benim gibi rekabetçi PvP stresinden uzak durmak ama yine de zorlu bir mücadele isteyen oyuncular için harika bir alternatif. Oyunun ekonomisi ve para birimi sistemleri ise şu an için makul görünüyor ancak gelecekte nasıl bir yol izleyecekleri önemli bir soru işareti.

Kozmetik ürünlerin satışı oyunun devamlılığı için önemli olsa da, oynanışa etki eden herhangi bir unsurun parayla satılmaması gerektiğini düşünüyorum. Şu anki yapıda, emeğinizle kazandığınız ekipmanların en değerli şeyler olması, oyunun adalet duygusunu koruyor. Müzikler ve ses efektleri de savaşın o kaotik yapısını destekler nitelikte hazırlanmış. Yeteneklerinizi kullandığınızda çıkan tok sesler vuruş hissini güçlendiriyor. Patron savaşlarındaki epik müzikler ise adrenalini yükseltiyor ancak bir süre sonra müziklerin kendini tekrar ettiğini hissedebiliyorsunuz. Belki ilerleyen dönemlerde her zindan için daha özgün ve akılda kalıcı melodiler eklenebilir.

Fellowship oynarken en çok keyif aldığım anlar, ekibimle kusursuz bir uyum yakaladığımız o nadir anlardı. Tankın düşmanları bir araya topladığı, benim alan etkili büyülerimle onları yok ettiğim ve şifacının bizi hayatta tuttuğu o saniyeler, oyunun vaat ettiği kutsal üçlü deneyiminin zirvesiydi ama bir oyun yazarı olarak eleştirmem gereken nokta, hikaye anlatımının biraz geri planda kalması. Elbette bu tür oyunlarda derin bir senaryo beklenmez ama dünyayı ve karakterleri daha yakından tanımamızı sağlayacak ufak detayların eksikliğini hissettim. Neden bu zindanlardayız veya bu yaratıklarla neden savaşıyoruz sorularının cevabı biraz havada kalıyor.

Kullanıcı arayüzü ise oldukça sade ve işlevsel, bu da ekranın gereksiz bilgilerle dolmasını engelliyor. Yeteneklerinizin bekleme sürelerini, takımınızın sağlık durumunu ve patronun özel saldırılarını takip etmek oldukça kolay ama yeni başlayanlar için bazı mekanikleri açıklayan daha detaylı ipuçları veya bir antrenman modu olsaydı, öğrenme eğrisi çok daha yumuşak olabilirdi. Oyunun performansına gelecek olursak, kalabalık efektlerin olduğu sahnelerde bile kare hızımda ciddi bir düşüş yaşamadım. Optimizasyon konusunda iyi bir iş çıkarılmış gibi görünüyor.

Fellowship, mükemmel olmasa da türü sevenler için çok sağlam bir temel sunuyor. MMO oyunlarının en sevilen kısımlarını alıp, sevilmeyen zaman kayıplarını atarak damıtılmış bir deneyim yaratmışlar. Eğer siz de benim gibi saatlerce seviye kasmaktan sıkıldıysanız ve doğrudan aksiyona dalmak istiyorsanız, bu oyuna bir şans vermelisiniz. Gelecekte eklenecek yeni içerikler, karakterler ve zindanlarla oyunun çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Şu anki haliyle bile arkadaşlarınızla toplanıp, keyifli vakit geçirebileceğiniz, strateji ve reflekslerinizi konuşturabileceğiniz kaliteli bir yapım. Bu yapıtın hak ettiği değeri görmesini umuyorum.

Etiketler: